Gazetecilik gereği, yazılarımızın büyük çoğunluğu eleştiri ile başlıyor.
Şehrin aksayan yönlerini ve eksikliklerini sık sık dile getiriyoruz.
Bunu yaparken, yöneticileri de suçlamayı ihmal etmiyoruz.
Amacımız elbette yöneticileri karalamak değil.
Sadece daha güzel ve sorunsuz bir Eskişehir olması için çabalıyoruz.
Belki, bunu yaparken insanların kalplerini kırıyoruz ama...
Yukarıda da söylediğimiz gibi, amacımız bu eleştirilerle daha güzel ve yaşanabilir bir kent meydana gelmesini sağlamak.
Aslına bakarsanız, bugün için Eskişehir'in acilen halledilmesi gereken sorunları var.
Fakat...
10 yıl öncesine döndüğümüzde, bu gün "sorun" diye kamuoyunun önüne getirdiğimiz ve bazı yöneticileri eleştiri pahasına ortaya koyduğumuz problemlerin esemesi bile okunmuyordu.
Zira.
Bundan 10 yıl önce Eskişehir'in önünde devasa problemleri vardı.
Örneğin...
Gazeteler hemen her gün porsuk'u yazardı.
Porsuğun, etrafa yaydığı pis kokudan tutun da, içinde ki çöplerden yakınmayan yoktu.
O yılların en büyük problemlerinden birisi, Eskişehir-İstanbul karayoluydu.
Özellikle Mekece civarı yüzünden Eskişehir'e resmen yatırım gelmiyordu.
Bununla da kalmıyordu problemler.
Hem Ankara yolu, hem İstanbul yolu çok çileliydi.
Eskişehir'in merkezinde gidip dinlenebileceğiniz parklar yoktu.
Özellikle, aynı zamanda Organize Sanayi yolu olan Çevre yolu, adeta çile yolu olarak biliniyordu.
Eskişehir, yatırımların gelmediği, sosyal hayatın olmadığı, turistlerin geçerken bile uğramadığı bir kentti sadece.
O yüzden...
Bu gün için, şehir içi trafiği ve Şeker fabrikasının yaydığı koku gibi gündemin en büyük sorunları, o günlerde sıralamaya bile girecek değerde değildi.
Sizin anlayacağınız...
Eskişehir'de son 10 yılda çok şey değişti.
Öncelikli sorunlar halledildi.
Hakkını yemeyelim, bu sorunların hallinde hem Büyükşehir belediyesinin, hem de hükümet imkânlarının büyük rolü oldu.
Yukarıda söylediğimiz gibi, Eskişehir'in bugün için de yaşadığı sorunlar var.
Ama bu gün sözünü ettiğimiz sorunlar, 10 yıl öncesinin sorunlarının yanında, devede kulak misali...