
(ANALİZ) Behçet ALBAYRAK
GÖRMEDİĞİMİZ GERÇEKLER...
Daha geçen hafta 'Ben bu takımdan şüphe duyuyorum' diye yazmıştım...
Eskişehirspor her hafta gece ile gündüz kadar farklı bir görüntü sergiliyor.
Sivas'ta alınan yenilginin karşılığı;
Gecenin yoluna baş koyanlarla... Kendi kaderine taş koyanlar arasındaki farkın tabelaya yansımasıdır.
Sivas'ta bizim adımıza soğuk bir geceydi. Sahnede kötü futbol vardı, sahada berbat bir hakem vardı ve Eskişehirspor takımında kazanmak ruhunu askıya asmış adam çokluğu vardı.
Cuma gecesi Eskişehirspor'un kazanması rivayetti. Sivas'ın inancı her şeye yetti.
Maçtan önce galibiyet rüyası görmekle, maçta uyuklamak arasında fark vardır.
Bu maçın ardından zirveye bir adım daha yaklaşmak varken, bizim adımıza uçan çok önemli 3 puanın arkasından el sallamak, sıradan bir yenilgiden daha çok üzdü bizleri.
Antep maçının aksine 20.dakikaya kadar sahada hiçbir şey yapmayan içe dönük bir Eskişehirspor...
Sivas'ın orta alanı kendinden emin ve agresif başladı. Eskişehirspor'un her alanı sadece rakibe hafiyelik yapıyordu. Nitekim gol geliyorum dedi. Amatör takımın dahi yemeyeceği cinsten bir gol gördü kırmızı şimşekler kalesinde.
Ersun Yanal'ın ikinci yarıda Servet'in yerine Nuhiu'yu sahaya sürerek risk almasına baktım...
Ancak, 'Düşüncede cesur olmanın yetmediğini, sahaya sürülen adamların varlığı belirliyor' dedim.
Eskişehirspor'un Sivas'ta sırtına ağırlık yapan adamlar da çoktu.
Neredeyse hiçbiri mücadelede yoktu.
Servet'e baktım...
Patlak arka lastik gibiydi.Yanlış hamlelerin adamı. Fatih Terim Gökhan Zan ve Servet'ten kurtuldu, genç Semih'i takıma koydu şampiyon oldu. Biz ise tüm takımların savunma oyuncusu aradığı dönemde milyon Euroları verdik Servet'e. Onun ne verdiği ise ortada. Kendisi adeta her hafta pozisyon ishalinde.
Tello'ya baktım...
Bu takımda dokunulmazlığı olduğunu bir kez daha anladım. Haftalardır heybesinden yiyen Hürriyet Sivas'ta vites küçültmek zorunda kalınca, Antep maçının yıldızları Erkan Zengin ve Alper saman alevi gibi parlayabildi.
Necati'ye baktım...
Futbol hayatının belki de en kötü performansını sergiledi. Özelikle ilk yarıda kalitesine yakışmayacak vuruşlar yaptı ve maç boyunca gölgesiyle bile kavga etti. Bunun yanında Kamara yine boşlukta gezdi.
Hal böyle olunca Eskişehirspor ise yenilgiyi hak etti.
Hem de aynı Elazığ'da olduğu gibi sıradan bir rakip karşısında...
Sivas yolculuğu öncesi ödemeleri yapılmayan futbolcuların otobüsten indiği ve ikna edilerek, tekrar maça çıktıkları kulaktan kulağa dolaşıyor bugünlerde.
Sivas'ta da kimse kazanmak istemiyor gibiydi.
Yalancıktan koşuyorlardı. 1 haftalık kısa zamanda tüm takım kılık değiştirdi.
Zaman herkesi bu kadar kolay eskitiyorsa.
Yeni bir ruh gerekiyor Eskişehirspor'a
Yoksa gerçek bir ölüme, sayılı 90 dakikalar kaldı.
Eskişehirspor, sezon başındaki gök gürültüsü takımı değil.
Elazığ ve Sivas'ta sorumsuzca kaybeden bir takımın sorunları da, hafife alınacak sorunlar değil. Ersun Yanal'ın sahanın kenarında bu kadar rahat olması, kendisine güvenin resmiyse.
Ve her hay beye giden puanda sorun kaçan gol pozisyonlarına bağlanıyorsa, fazla rahat olduğunu hatırlatmak da, bizim görevimizdir.
Çünkü Eskişehirspor'da gördüklerimiz gerçek.
Görmediklerimiz daha gerçek.