Gözler Konuştuğunda

İnsan sadece sözel olarak iletişim kurmaz. Örneğin konuşmada beden dili önemlidir. Sadece sözcüklerle konuşmaz kişi; beden diliyle de pek çok şey söyler. Dinleyene, anlayana tabii...

Beden dilinde bakışların özel bir yeri var. Gözler, bazen sözlerden fazlasını söylüyor. Sanırım, gözlerin bu konuşkanlığıdır onu edebiyatın, sanatın, düşüncenin önemli simgelerinden birisi yapan.

Şöyle belleğinizde bir geziverseniz, gözler üzerine kurulmuş ne çok şiir olduğunu hatırlarsınız. Şiirin, öykünün dışında gözler, fikir dünyasında da yaşarlar.

Örneğin bir Alman atasözü, “Körler arasında tek gözlü olan kral olur” der. Farklılığı işaret eden bu sözü, sanırım biz, “Eşeğin olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Efendi derler” diye söylüyoruz.

Güzel bakan gözler, olumlu olarak kabul edilirken “kem göz” sakınılması gereken bir durumdur. Açgözlülük de hoş karşılanmaz. Kötü gözle bakmak eleştirilir. 15’inci yüzyılda yaşamış olan ünlü düşün adamı Beyazid-i Bestami, kem göz eleştirisini şöyle ifade eder: “Gözü, harama bakmaktan ve başkalarının ayıplarını görmekten sakınmalıdır.”

İlginç olan bir nokta, kültürler arasında simgeler farklı yorumlanmakla birlikte göz ve bakış konusunda pek çok çakışma vardır. Beden dili, değişik toplumlar arasında farklı yorumlanır. Hatta birbirine tamamen zıt beden dili anlatımları vardır. Ama gözler ile anlatım konusunda ortak pek çok nokta olmalı. 17’inci yüzyılda yaşamış olan ünlü İngiliz şairi Georges Herbert, “Gözlerin konuştuğu dil, her yerde aynıdır” diyerek bu ortak dilin benzer kullanımını ifade ediyor.

Çoğu zaman çevremizi inceler, beğenir veya eleştiririz. Hatta “biz adam olmayız” diye kendi dışımızda kimseyi bırakmadığımız da olur. Kendini görmek, kendini eleştirmek ve kendini değiştirebilmek o kadar kolay değildir. Thomas Fuller’ın insanın bu tek yanlılığını ifade ettiği hoş bir sözü var. “Göz, kendisinden başka her şeyi görür” diyor 17’inci yüzyılın Hristiyan din adamı ve tarihçisi.

Toplumumuzda da göz üzerine yazılmış, söylenmiş hoş yaklaşımlar var. 19’uncu yüzyılın sonu ile 20’inci yüzyılın ilk çeyreğinde yaşamış olan Türk şair ve yazarı Cenap Şahabettin’in gözler konusunda ilginç bir değerlendirmesi var. “Göz, bazı beyinlerin penceresi, bazılarının dürbünü, bazılarının da aynasıdır” diyor döneminin bu fırtınalı entelektüeli. Gözün akılla birlikte anlaşılmasının güzel bir ifadesi… (Lise dönemimizde edebiyat kitaplarımızda yazı ve şiirlerinden bölümler bulunurdu Cenap Şahabettin’in.)

Atalarımız da boş durmamışlardır göz konusunda. “Göze yasak olmaz” diyen cesur yaklaşımlardan “Göz görmeyince gönül katlanır” diyen alçakgönüllü tarzlara kadar türlü değerlendirmeler vardır gözle ilgili. “Gözü taneden olan kuşun ayağı tuzaktan kurtulmaz” diyen uyarılar dinlemeyene “saz gibi gelir”.

Gülistan ve Bostan ünlü gibi eserlerin müellifi Sadî-i Şîrâzî şöyle der: “Leyla’nın güzelliğine ancak Mecnun’un gözüyle bakmalısın ki, onun seyretmenin sırrı sana da görünsün.” İngiliz şair Phineas Fletcher’ın söyleyişi de güzeldir: “Aşkın dili, gözlerdedir.”

“Gözden ırak olan gönülden de ırak olurmuş”. Sevdiklerinizin gören gözü, görünen yüzü olun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi