HAYIR VE ŞER ÖNCE KULDAN, SONRA ALLAH'TAN

 


Bakara-285….Hepsi Allah'a, Ahrete, Meleklerine, kitaplarına ve elçilerine içtenlikle iman ettiler ve "Elçilerinin hiçbirisi arasında ayırım yapmadan, işittik ve uyduk.


Bu ayette de Bakara-177 ve Nisa-136 ncı ayetlerde de belirtilmiş olduğu gibi, imanın şartlarının açıkça 5 olduğu (Allah’a, Meleklere, kitaplara, peygamberlere ve Ahret kastedilerek hesap vermek üzere Allah’ın huzuruna dönüleceği için Ahrete de iman etmek) tekrar vurgulanmakta ve önemli olduğu için dikkat edilmesi istenmektedir. Bu ayetlerde belirtilmemiş olduğu halde Amentü duasında hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna, ölümden sonra yaşam ve hesaplaşma olduğuna ve Hz. Muhammed’in Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna inancı da eklenmiştir. Fakat bu duadaki “Hayır ve şer Allah’tandır” ifadesi asırlardır olduğu gibi, günümüzde de yanlış yorumlanmakta ve insanları tembelliğe, aşırı tevekküle, hatta bir nevi robotlaşmaya götürmektedir. Halbuki “Etki ve tepki prensibi” gereği insan “Ne ekerse, onu biçmekte”, diğer bir ifade ile hayır ve şerre insan kısmen bizzat kendisi neden olmaktadır.


Fatır-43:…..Kötü tuzak, ancak sahibine dolanır.


İbrahim-27: Allah, herkesin kendi isteğiyle tercih ettiği iyi ya da kötü şeyi gerçekleştirir.


Fussilet-46. Kim ki Allah ile yapılan anlaşmaya sadık kalır ve salih ameller gerçekleştirirse kendi nefsinin yararınadır. Kim de olumsuz amellerde bulunursa kendi nefsinin zararınadır.


Bakara-253 ncü ayette Allah’ın insanların yapacaklarına doğrudan karışmayıp, alacakları kararlarda onları özgür iradelerine bıraktığı vurgulanmaktadır. Fussilet-46 da ise bu kararlarından dolayı olacak sorumluluklarının da Dünya okulu dersleri olan nefslerine yansıyacağı ve ne ekerlerse onu biçeceklerine dair açıklama da yer almaktadır.  


Bakara-253…..çünkü Allah dileseydi ve kendilerine karar verme özgürlüğü vermeseydi savaşmazlar ve bir­birlerini öldürmezlerdi. Fakat ne yapmışlarsa Allah'ın kendilerine verdiği öz­gür iradeleri ile yapmışlardır.


Biz beşerler, Dünya öğrencisi Ruh ve insan denilen vücuttan oluşmuşuz ve Ruh’un eğitimi sırasında her an izlenip davranışlarımız değerlendirilmekte, sınavlara tabi tutulmakta ve puanlandırılmaktadır. Yapılan sınavlar nefs derslerimize yönelik yapılmakta ve her an hesaba nefsler çekilmekte ve önce bireysel mahşer, sonra da toplu mahşerde de son hesaba çekilecek olan yine nefsler olacaktır.


Allah’ın koymuş olduğu ezeli, ebedi ve evrensel kurallara göre insana puan durumuna göre uygun olan karşılık olarak ödül, sevinç veya azap verilmektedir. 


Dolayısıyla ceza veya ödül, esasında insanın etkisinin bir tepkisidir, yapılanın bir karşılığıdır veya sınav ve tekâmül senaryolarıdır. Başka bir ifade ile yaşam bir nevi kişinin ektiğini biçmesi, çıkardığı sesin, yankı yapması demektir.


Aklını, diğer bir ifade ile akla ilişkin yetenekler olan muhakeme, vicdan, merhametlilik, bilgi sahibi olma ve gayretliliği kullanıp Allah’ın Kur’an’daki muhkem /değişmez ana kuralları vasıtasıyla insanlara bildirdiği kurallarını öğrenip düşünerek ve uygulayarak Allah’a yakınlaşma yoluna yönelenler, bu olumlu yönelişleri nedeniyle, ilahȋ  olumlu kurallara göre yapılan değerlendirme ile uygun konuma gelmiş olurlar. Leyl-12 nci ayette, doğruya yönelmeye niyet ve çaba içinde olan doğruya ulaştırılır açıklaması bunu çok güzel vurgulamaktadır.


Leyl-12: Kuşkusuz, doğruya yöneleni biz doğru yola yöneltiriz.


Bu uygun konumları sayesinde de beşerler, dolayısıyla da öğrenci Ruh’lar, Allah’ın tüm kâinatı kuşatan Allah Kaynaklı saf enerjisinden olumlu olanlarına muhatap olurlar. Böylece kişinin imanına yönelik olumluluk yönü artar, doğru yola yönelişi daha da pekişir. Kur’an’da “Hayr (iyilik, güzellik, olumluluk, huzur, işlerin rast gidişi vs) Allah’tandır” ifadesi böylece gerçekleşmiş olur. Ancak bu olumluluk halinin gerçekleşmesi, Allah tarafından ezelde konmuş olan “Evrensel ve ilahȋ  yasalar”a göre olumlu iman ve Salih /yaratılanlara faydalı işler gerçekleştirme sonucunda hak etmiş olması nedeniyle o kişiye uygun görülen dünyevi takdirdir. Yani aklını kullanarak yaptığı seçim sonucu gerçekleştirdiği olumlu amelinin sonucu elde etmiş olduğu puana göre, Allah tarafından ezelde belirlenmiş olan, uygun gelen olumluluk enerjisine muhatap olmaya hak kazanmış olmakta ve onu çekmektedir.


Necm-39: İnsan için didinip çalıştığından başka bir şey yoktur.


Buna karşılık aklını ve yeteneklerini kullanmayıp, Kur’an ayetlerini öğrenmeyen ve ayetlerde bildirilen ve Allah’a yakınlaşma yoluna ilişkin kuralları uygulamayıp şeytan yandaşlığı yoluna yönelten düşünce ve davranışları tercih edenler ise yine almış olduğu olumsuz puanına göre, tüm kâinatı kuşatmış olarak dolaşıp duran olumsuz enerjiye muhatap olurlar. Şer sonuçlara yol açacak olan bu olumsuz enerji de Allah tarafından yine ezelde konmuş olan evrensel ve ilâhî yasalar ile yaratılış projesine ters olan bir etkiye sahiptir. Bu etki kötülük, çirkinlik, olumsuzluk, huzursuzluk ve işlerin ters gitmesi gibi sonuçlara yol açacaktır.


Olumlu puanları nedeniyle pozitif enerjisi fazla olan ve puan durumu uygun olana, adaletli bir dağıtımla, hak ettiği olumluluklar, sevindirici durumların verilmesi gibi olumsuz puanlı olana ise, yine adalet prensibi esas alınarak olumsuz bir hak ediş verilmektedir.  


Hud-3: Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra da O’na tevbe edin ki sizi belirlenmiş bir süreye (ömrünüzün sonuna) kadar güzel bir şekilde yararlandırsın ve her fazilet sahibine faziletinin karşılığını versin.


Ancak bizim neyin gerçekte hayr veya şer olduğunu bilmemiz mümkün değildir.


Bakara-216: Siz bir şeyden hoşlanmazsınız; oysa o, hakkınızda hayırlıdır. Olur ki, siz bir şeyi seversiniz; ama o, sizin hakkınızda bir fenalıktır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.  


Benzetme yapacak olursak, bu ilahȋ  merkez veya merkezlerden radyo veya TV yayın merkezleri gibi belirli ve farklı frekanslarda devamlı bir yayın ve enerji sinyalleri dağıtımı vardır.  Ancak bu yayınlar kişilere, sürekli değişen anlık puanlarına göre uygun olmak üzere ulaşmaktadır. Başka bir ifade ile kişinin arınmışlık özelliği ve olumlu veya olumsuz enerji yüküne göre radyo ve TV yayın frekansları gibi uzayda sürekli akıp duran ve ilahȋ  merkezden /lerden kaynaklanan olumlu veya olumsuz (puana uygun olan) enerji çeşidini kendine çekmektedir. Yani kişinin puan durumu olumlu ise, sinir hücresinin zarındaki kanallar gibi, öğrenci Ruh’un olumlu enerji kanalları açılmakta, puan durumu olumsuz ise, olumsuz enerji akışını sağlayacak kanallar açılmakta ve açılan kanallara uygun olacak şekilde Ruh’a pozitif veya negatif enerji akışı gerçekleşmektedir. Böylece kişi, puan durumuna göre sürekli bir şekilde ilahȋ  enerji kanallarının olumlu veya olumsuz katkılarına muhatap olmaktadır. 


Kişisel hak ediş gibi, hak eden ülke veya toplumlara da son verilme veya ödüllendirilme prensibinin, yukarıda belirttiğimiz “Etme bulma Dünyası” olduğu  İsra-16 ncı ayette açıklanmıştır.  


İsra-16: Bir ülkeyi helak etmek istediğimiz zaman oranın zenginlikler verdiğimiz ve şımarmış ileri gelenlerine emrederiz; onlar   orada kötülük işlerler/olumsuzluklar sergilemeye başlarlar.. Böylece o ülke aleyhine hüküm hak olur! Artık onu yerle bir ederiz.


Dolayısıyla da ilk yaratılış kaderi değil de yaşam kaderini kişi kendi oluşturmuş veya etkilemiş olmaktadır.


Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz “Hayır önce kuldan sonra Allah’tan, şer ise yine önce kuldan, sonra şeytan’dan, en sonra da Allah’tan”. Tabi Allah’ın onaylaması, kulun puan durumu uygun ise gerçekleştirilmektedir diye düşünüyorum.


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gazi Özdemir Arşivi