
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
İFTAR VE DİYANET VAKFI
Diyanet Vakfı Eskişehir Şubesi'nin, geleneksel İftar yemeği ile bir kez daha geleneklerimizin, toplum için, ne kadar önemli olduğunu gördük. Gerçekten de gelenekler insanları, bir tür sosyal anlaşma temeline dayanan, bir takım uygulama şekilleridir. Gelenekler, toplum dayanışmasının, devamına hizmet ederler. Sosyal farklılıkları kapamak fonksiyonunu yerine getirirler. İftar yemekleri de toplumuzun, bir geleneğidir.
Türk topluluğunun, gelenlerine karşı bağlığı ve toplumun kalpleri arasındaki rabıta, ne kadar güçlü olursa Türkiye'deki vatandaşlarımızın da kalpleri arasındaki rabıta o kadar güçlü olur. İnsanlarımızın, kalpleri arasındaki rabıta, güçlü olduğu zaman da milletimizin arasındaki rabıta güçlü olur.
Ramazan Ayın' da, iftar davetleri artar. Dostlar, yakınlar iftara davet edilir. Onların davetine gidilir. Birlikte iftar edilir. Bu gelenek, hem insanların birbirlerine yaklaşmalarını sağlar, hem de yardımlaşma ve cömertlik duygularını canlandırır. Ayrıca Ramazanda, iftar vermenin sevabı büyüktür.
İftarlarda, davete icap etmek gerekir. Çünkü Müslüman' ın, Müslüman üzerindeki beş haktan biri, davetine icabettir. Yani davetini, kabul edip gitmektir. Hadis-i şerifte, (Davete icabet ediniz) buyruldu. (Müslim). Külfete girenin davetine gitmek gerekmez. Cimrinin davetine de gitmemelidir!
Peygamberimiz bu hususta, "Samimi olarak, davet edilen yere gitmelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Müslüman, kardeşine ikram eden, Allahü teâlâya ikram etmiş olur.) [İsfehani]. (İki kişi birden davet ederse, kapısı yakın olana icabet et! Çünkü kapısı yakın olanın hakkı daha önce gelir.) [Buhari]. (Davete icabet etmeyen, Allah'a ve Resulüne asi olmuş olur.) [Buhari] (Dinimizin, bu konudaki emrine uymamış olur.)
Ayrıca Resulullah, şöyle buyurmuştur:"Ramazan ayında, kim "HELAL" kazancından bir oruçluyu iftar ettirirse, Ramazan'ın bütün gecelerinde, melekler ona dua eder ve Kadir Gecesinde Cebrail Aleyhisselâm onunla musafaha eder (tokalaşır). Cebrail Aleyhisselâm kiminle musafaha ederse, onun kalbi incelir ve gözlerinin yaşı çoğalır."
İftar yemekleri, vatandaşlarımızın kalpleri arasındaki rabıtanın güçlü olmasında büyük etkendir. Ayrıca İftar sofraları, hem birlik ve beraberliğimizi pekiştiriyor, hem de birbirimizi sevmeyi, paylaşmayı, manevi duygular etrafında kenetlenmeyi öğretiyor.
İftar yemekleri ve Ramazan ayı, yediğimiz lokmanın, "HELAL" olup olmadığının, muhasebesinin yapıldığı ay olmalıdır. Çocuklarımıza, yedirdiğimiz lokmanın helalliği üzerine düşünmemiz gerekiyor.
Nitekim Diyanetin, bu yılki teması "HELAL KAZANÇ-HELAL LOKMA" konusunudur. Bütün insanlığın, tüketim toplumu olmaya başladığını çığımızda, "HELAL KAZANÇ-HELAL LOKMA" daha da önem kazandı. Çünkü çağımızda, Lüks ve israf, en önemli sorun olarak toplumların gündemindedir.
Nitekim Diyanet Başkanı Sayın Prof. Dr. Mehmet Görmez, " Müminin, hem bu dünyada, hem de öte dünyadaki safiyet ve erdemini ölçen temel kıstaslardan biri "HELAL-HARAM" duyarlılığıdır. Çünkü asıl başarı, sınırsız üretim, çılgınca tüketim değil; Allah'ın koyduğu "HELAL-HARAM" sınırlarını, hakkıyla muhafaza edebilmektir. "HELAL-HARAM" konusu, ne sadece toplumsal kurallar ve kanunlar ile ne de emniyet gücü ve müeyyidelerle tam olarak hayata geçirilebilir. " demiştir.
Aslında "HARAM ve HELAL" ı, ayırt edebilmek için, takva duygusuna sahip olmak çok önemlidir. Zihinlere, vicdanlara ve kalplere, "Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin." (Nisa 4/29) ayetini yerleştirmek gerekir. HELAL-HARAM" duyarlılığı, müminlerin duygularına, düşüncelerine, davranışlarına, alışkanlıklarına, en önemlisi de üretim, tüketim ve ticaret ahlakına, yön vermelidir.
Diyanet Vakfının, Cuma günü, öğretmenevi 'nde verdiği iftar yemeğinde, bu duygular paylaşıldı. Geniş bir katılım vardı. İftarda, hiç şüphesiz, aynı masayı, sevgiyi, paylaşmanın, birlikteliğin ve dayanışmanın hazzı yaşandı. Özellikle de İl Müftüsü Sayın Niyazi ERSOY, konuşmasının içeriği ile dikkat çekti.
Türkiye Diyanet Vakfı, 13 Mart 1975 tarihinde Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapan 903 Sayılı Yasa'ya göre kurulmuş, bir özel hukuk tüzel kişisidir. Vakıf' a, vergi muafiyeti tanınmıştır. 2860 sayılı Yardım Toplama Kanununun 6 ncı maddesine göre, izin almadan yardım toplayabilmektedir.
Diyanet Vakıf, İslâm dininin gerçek hüviyeti ile tanıtılmasında, toplumun din konusunda aydınlatılmasında, Diyanet İşleri Başkanlığı'na, yardımcı ve destek olur. Gereken yerlerde, cami yapıp donatmak, fakir hastalar için tedavi kurumları açıp işletmek, zekât, fitre gibi Müslüman vatandaşlarımız tarafından yapılacak yardımları şartlarına uygun olarak toplumdaki ihtiyaç sahiplerine, intikal ettirerek, sosyal yardım ve hizmeti geliştirir.
Hiç şüphesiz, hizmet nimettir. Ne mutlu İslam'a ve insanlığa hizmet edenlere...