1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
İktidar Partisinde seçim kaybetmek de çok karlı...
Önümüzde mahalli seçimler var.
Öne alınırsa 2013 Ekim sonunda, alınmazsa da 2014 Mart'ında yapılacak bu seçimler.
Yapılacak olan Mahalli seçimlere yönelik en çok merak edilen konuların başında, iktidar partisi AKP nin adayının kim olacağı geliyor.
Bunun iki nedeni var.
Birincisi; Büyükerşen'in adaylığına kesin gözle bakılması.
İkincisi de...
AKP adayının içerden mi? Yoksa dışarıdan mı olacağı merakı.
Öncelikle şunu söyleyelim.
Büyükerşen'in adaylığı karşısında seçim kazanmak çok zor, hatta imkansız olmasına rağmen, pek çok kişi AKP nin Büyükşehir Belediye Başkan adayı olmak ister.
İstiyorlar da zaten.
İnsan kazanması güç olan bir seçime aday olarak niçin girmek ister ki?
Yani bile bile seçim kaybetmeyi nasıl göze alır?
Öyle ya, iktidar partisinin en güçlü olduğu seçimlerde bile, Büyükerşen karşısında iki dönemdir seçim kazanamayan bir iktidar partisi var Eskişehir'de.
Buna rağmen bir çok insan İktidar Partisinin Büyükşehir Belediye Başkan adayı olmayı niçin ister?
İşte uzun zamandır bunu merak ediyorduk.
Neticede galiba bulduk sorunun cevabını.
Aslında sorunun cevabını, önceki dönem İktidar Partisinin büyükşehir belediye Başkan adaylarının seçim sonrası geldikleri yerler söyledi.
Hatırlarsanız, ilk seçimde Büyükerşen karşısında seçimi kaybeden AKP adayı Faruk Karaçay, Antalya Su ve Kanalizasyon Genel müdürlüğü görevine getirilmişti.
Ardından, yine Büyükerşen karşısında seçim kaybeden Prof Dr Hasan Gönen, Osmangazi Üniversitesi Rektörü oldu.
Hatta bu örneklere, milletvekili listesine alınmayan ve dolayısıyla da yeniden milletvekili seçilemeyen Murat Mercan'ın Bakan yardımcılığı görevine getirilmesini de ekleyebiliriz.
Demek ki...
AKP de aday olup da seçim kaybetmek bir hayli karlı.
Demek ki...
İnsanlar "Seçim kaybetsek de neticede kazanıyoruz" düşüncesiyle aday olmayı bu kadar çok isteyebiliyor.
........
Belediye yapacağı asfalt ve onarım çalışmalarını birkaç gün önceden duyursa günaha mı girer?
Hepiniz mutlaka rastlamışsınızdır.
Günün en yoğun saatlerinde ve şehrin en yoğun caddelerinde asfalt dökülüp, onarımlar yapılıyor.
Bunu gören vatandaş da ister istemez "Başka gün ve saat mi bulamadınız?" diyerek, aklından ne kadar küfür geçiyorsa ardı arkasına saydırıyor.
Birçoğu;
-"Şu işi hafta sonları ya da gece saatlerinde, trafik ve yoğunluk yokken yapsanız olmaz mı?" diye tepkilerini de dile getiriyor.
Gerçekten sıkıntılı bir durum bu.
Hem Asfaltı dökenlere, hem de trafikte bulunanlara olabildiğince sıkıntıyı da yaşatıyor.
Yollar kilitleniyor, cehennem sıcağında insanlar işkence çekiyor.
Öncelikle şunu söyleyelim.
Gece asfalt dökmek sağlıklı değil.
Yine...
Gece ve hafta sonu asfalt ve onarım işlerini yaptırdığınızda, yaptığınız işin maliyeti iki hatta üç katına çıkıyor.
Çünkü...
İşçilere fazla mesai ödemek durumundasınız.
Diğer taraftan...
Asfaltın ve onarımın da yapılması gerekiyor.
Zira yapılmadığında vatandaş bu kez "Şehrin ortasında ki bu kepazelik ne" diye eleştiriyor.
Aslına bakarsanız yapılacak tek bir şey var...
Belediyenin, yapacağı Asfalt ve onarım çalışmalarını birkaç gün önceden vatandaşa duyurması.
Vatandaşın da buna göre tedbir alması.
Ne yazık ki bu da olmuyor.
.......
Vallahi özledik yahu...
Sadece bu döneme özgü değil.
Çok sık yazıyorduk milletvekillerinin seçim bölgesi olan Eskişehir'e pek uğramadığını.
Çoğunda da eleştiriyorduk üzeri kapalı.
Ama...
Biz ne kadar eleştirirsek eleştirelim, gördüğümüz ilk yerde lafı da yiyorduk.
-"Geliyoruz ya işte. Tek kabahatimiz Eskişehir'e geldiğimizde sana haber vermemek" diyordu milletvekilleri.
Onlar da üzeri kapalı lafı geçiriyorlardı bize.
Baktık olmuyor...
-"Sizin söylediğiniz doğru olsun. Madem sık sık geliyorsunuz Eskişehir'e ve Eskişehirlilerin sorunlarıyla ilgileniyorsunuz mesele yok." Dedik kendi kendimize.
Ve bir daha "milletvekilleri neden gelmiyor?" diye yazmayacağımıza söz verdik.
O yüzden bu yazı kesinlikle bir eleştiri değil.
Çünkü...
Eleştirisel anlamda yazsak, ilk gördükleri yerde "Geliyoruz ya işte" diyecekler.
En iyisi mi hiç buna kapı açmayalım.
Sadece özlediğimizi söyleyelim.
Çünkü bir hayli göremedik kendilerini Eskişehir'de.
Özellikle de Süheyl Batum, Nabi Avcı ve Ruhsal Demirel için söylüyoruz.
İnsan özlüyor tabii ister istemez!
........
Biraz da gülmek lazım
Adamın birisi şehirlerarası yolcu taşımacılığında kullanmak üzere Ford minibüs satın alır. İlk sefere çıkacağı gün çok heyecanlıdır. Yolcuları tepelemeye doldurur ve yola çıkar. Fakat minibüsü öyle hızlı kullanmaktadır ki minibüsün en arka koltuğunda oturan 60 yaslarında bir ihtiyar amca şoföre:
-"Yavrum biraz yavaş gitsene kaza yapacaksın."
Deyince şoför heyecanla,
-"Beybaba sen Ford minibüsü bilir misin?"der.
İhtiyar adam Hayır bilmiyorum" deyince şoför:
O zaman otur yerine bir daha isime karışma" der.
Neyse seyahat bu şekilde devam eder. İleride keskin bir virajdan 120 Km hızla dönünce uçuruma yuvarlanmaktan son anda kurtulurlar. Bu arada minibüsteki yolculardan orta sıralarda oturmakta olan orta yaşlı bir kadın:
-"Şoför bey rica ederim yavaş git, evde çoluk çocuğumuz bekliyor" deyince şoför kadına
"Abla sen Ford minibüsü bilir misin?" deyince kadın :
-"hayır nereden bileyim" der. Şoför bunun üzerine:
-" O zaman sus, bana müdahale etme" der. Yola devam ederler. Artik minibüs öyle süratli gitmektedir ki herkesin yüreği ağzında şoförün insafa gelmesini bekler. Şoförün sağında oturan adam dayanamayıp:
-"Şoför Bey, yavaş gitsene canına mı susadın" deyince şoför:
-"Abı sen Ford minibüsü bilir misin?" deyince, adam:
-"Evet ulan biliyorum ne olacak! Der.
Bunun üzerine şoför heyecan içerisinde
-"İyi o zaman çabuk söyle bunun freni nerede?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.