
Gürcan Banger
İnsan olmak, hak sahibi olmaktır
Toplumumuzun yakın zamana kadar algı tarzlarından biri, “Hak yok, görev var” şeklindeydi. Böyle eğitildik. Birey olamadık, kul olduk. Yaşam hakkımız yerine fedakârlığı koyduk. Ama çoğu zaman feda eden konumunda vatandaşlar olarak bizler bulunduk; devlet asla kendi hukukundan vatandaşlar adına fedakârlık etmek istemedi.
Vergi ve prim borcumuzu ödeyemedik, faiziyle istendi; sonunda kapımıza haciz geldiği zamanlar oldu. Bu gibi durumlarda devlet babamız, kapımıza gelip “Sen neden dardasın? Yapabileceğim bir şey var mı?” diye sormadı. Vergiler daima arttı ama azalmadı. Bu süreçte hak olmadı, görev oldu; devlet kendi hakkını alırken vatandaşa telef olmak düştü. Yasalar değişse de, ne devletin tutum ve davranışı değişti; ne de vatandaş hakları için daha talepkâr olabildi… Yasaya karşı kapalı yerlerde sigara içmenin demokratik hakkımız olduğu gevezeliğinin ötesine henüz geçemedik.
Ne zaman bir sosyal sözleşme, bildirge ve ahlaki belge yazsak; mutlaka insan haklarına saygılı ve bağlı olduğumuzdan veya olacağımızdan söz ederiz. Belli belirsiz de olsa, bu konunun önemini hissederiz. Günümüzde insan haklarının, siyaset ve sivil toplum alanlarının en önemli unsurlarından biri olarak kabul edilmesinde de bu naif hissedişlerin etkileri olmalı. Buna karşılık; pek çok kavram için olduğu gibi, insan haklarının ne olduğu sorusunu bir çırpıda cevaplamak kolay olmayabilir. Bunda; sözcükleri ve terimleri kolaylıkla kullandığımız halde ne oldukları konusunda fazlaca araştırıcı olmayışımızın genel etkisi var.
Basit olarak söylendiğinde; insan hakları, tüm insanların sahip oldukları hak ve özgürlükler olarak tanımlanabilir. İnsan hakları; ayırımsız olarak her bireyin ırk, kültürel kimlik, din, dil veya cinsiyet ayrımı gözetilmeden kullanabileceği haklardır. Tanım gereği bu hakları kullanmakta tüm insanlar özgürdürler.
İnsan hakları, gerçekten yukarıda tanımladığı gibi özgürce kullanılabiliyor mu? Dünya üzerinde süren çatışmalara, gerginliklere, sömürüye ve ihlallere göz attığımızda; gerçek durumun hiç de tanımda anlatıldığı gibi olmadığını görüyoruz. Bu nedenle insan hakları, önemli ölçüde bir insanlık idealini ifade ediyor. İnsan haklarının insanlık için bir vizyon oluşturduğunu söylemek doğru bir ifade olur. Bu özelliği açısından da özellikle yeni siyasal ve sivil söylemlerin odak noktasında bulunması gereken unsurlardan biri insan hakları olgusudur.
İnsan hakları konusunda en önemli belge, 10 Aralık 1948’te Birleşmiş Milletler’de kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’dir. İnsan hakları, Beyannamenin ilanından bu yana 80 yıla yakın bir süre geçmesine rağmen sahte adalet, eşitlik, demokrasi iddiaları ile en fazla ihlal edilen haklar arasında olmaya devam etmektedir.
İnsan hakları, her bireyin hak, özgürlük ve saygınlık açısından ayrımsız olarak eşit doğduğu yaklaşımı üzerine kurulmuştur. Zihnen ve hukuken bu gerçekliği benimsesek bile; insanların eşit fırsat ve eşit başlangıç imkânlarına sahip olmadıkları da bir başka gerçektir. İşte; insan hakları, bu yönüyle siyaset ve sivil toplum kuruluşları ile kamu yönetimleri için bir vizyon oluşturmaktadır. Medya organlarının gündemi incelendiğinde görülmektedir ki; günümüzde insan hakları konusundaki gerçekleşme, eşitliğin ve adaletin ne yazık ki, kendiliğinden oluşmadığı konusunda çok fazla kanıt ortaya koymaktadır. Tüm dünyada insan hakları ve af örgütleri, tüm zorluklara rağmen bu alanda biraz iyileşme yaratabilmek için yoğun biçimde çalışmaktadırlar.
İnsan hakları konusu, tüm ihlallere rağmen evrensel hukukun en önemli alanlarından biridir. Konu ile yakından ilgilenildiğinde; şaşırtıcı bir enginlik, çeşitlilik ve derinlik olduğunu görmek mümkündür. Tarihsel olarak bakıldığında ise konunun geçmişinin Milat’tan önceki döneme dayandığı ve bu yıllara ait yazılı belgeler bulunduğu gözlenir. Yaklaşık 2500 yıllık yazılı insan hakları sürecinin en önemli belgelerinden biri yukarıda sözünü ettiğim bu beyannamedir.
İnsan hakları konusu, hukukun kendisinin olduğu gibi, değişik tasniflemelere tabi tutulmuştur. Bugün sık kullanılan sınıflandırmalardan biri; birinci, ikinci ve üçüncü kuşak haklar biçiminde yapılmaktadır. (Bunları da yarınki yazıda ele alalım.)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.