
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
İŞ İÇİN, İŞ İÇİNDE EĞİTİM
Yeni Kuşak, Köy Enstitülüler Derneği Eskişehir Şubesi' nin, Pazar günü değerlendirme toplantısına katıldık. Geniş bir katılım vardı. Konuşmacılar, köy enstitülerinin ruhunun yaşatılmasını isterken, bugünkü, eğitim sistemini de eleştirdiler.
Konuşmacılar, Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'in, çağdaş anlayışı, İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç'un, ilerici, toplumcu, bakışıyla kurulan ve gelişen Köy Enstitüleri, hakkında övgü ile bahsettiler.
Konuşmacılar, derneğin amacının, Köy Enstitüsü, İlkeleri'nin yaşama geçirilmesini sağlamak, gelecek kuşaklara taşınabilmesi amacıyla çalışmalar yapmak ve bilim çevrelerinin ve toplumun, ilgisini bu konuya yönlendirecek, çalışmalar yapmak, olarak belirttiler. Ayrıca Köy Enstitüleri, eğitim felsefesinin günümüz eğitim sisteminin çağdaş bir yorumla yeniden yapılandırılmasına katkısı sağlamak, olduğunu belirttiler.
Köy Enstitüleri, İlkokullara öğretmen yetiştirmek üzere, 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı Kanun ile açılmış okullardır. Daha önceleri sıkı sıkıya bağlı olduğu, "İŞ İÇİN,İŞ İÇİNDE EĞİTİM" ilkesinden uzaklaştırıldı. Dış ve şer odakları tarafından, bir ideolojinin aşılandığı okullar olarak tanımlanmaya başlandı.
Oysa köy Enstitüleri ile Türkiye, çağdaş ve ülke gerçeklerine uygun, kendine has, bir eğitim sistemine kavuşmuştu. Okullara, İş içinde, iş aracılığıyla, iş için eğitim anlayışı egemendi. Doğaya duyarlı, insana duyarlı, yaşamla bütünleşen, ezbercilikten uzak, yaşamın içinden kaynaklanan bir eğitim anlayışı hâkimdi.
Köy enstitüleri, ilkel tarımdan modern üretime yönelme arayışlarının, çağdaş demokrasiye geçebilmek için, özgür yurttaşlar yaratma projesinin adıydı. 1922 yılında Atatürk' ün, " Türkiye'nin, gerçek sahibi ve efendisi, hakiki üretici olan köylüdür. O halde, herkesten daha çok refah, mutluluk ve servete hak kazanmış olan köylüdür." sözlerinin de hayata geçirilmesiydi.
Köy enstitüsü, eğitim modeli; Anadolu topraklarında, iyiyi, güzeli, insana özgü zenginlikleri ortaya çıkarmanın, yönetime katılma, sorgulama ve sorma bilincine, eleştirel düşünme yeteneğine sahip, dünyadaki gelişmeleri izleyip yorumlayabilen, sorunlar karşısında çözüm yolları arayışında, hep aklı ve bilimi kullanan çağdaş insanları yetiştirme projesiydi.
Köy Enstitülerini kapatan zihniyet ülkeyi ve eğitimi, kendi çıkarlarına kurban etmiştir. Nitekim kapatılmaları ile ilgili en çarpıcı cevap dönemin CHP Milletvekili Kinyas Kartal'dan gelmiştir. Yıllar sonra, Köy Enstitülerinin, neden kapatıldığına ilişkin soruya şu açıklamayı getirmişti:
"Köy Enstitüleri, kesinlikle komünist uygulama değildi. Doğuda, en yüksek eğitim gören insan benim. Köy Enstitüleri, bizim devlet üzerindeki gücümüzü kaldırmaya yönelikti. Bunu içimize sindiremedik. Benim Van yöresinde 258 köyüm var. Bunlar devletten çok bana bağlıdırlar. Ben ne dersem onu yaparlar. Ama köylere öğretmenler gidince benim gücümden başka güçler olduğunu öğrendiler. DP ile pazarlığa girdik, kapattık."
Ülkemizin, içinde bulunduğu zor koşullarda tüm imkânsızlıklara rağmen, Köy Enstitüleri, Türkiye'ye özgü bir eğitim projesi olarak uygulamaya alınmıştır. Nitekim Hasan Ali Yücel' in, 'Bu bizimdir, kimseden almadık; bizden alsınlar.' diyerek milli ve özgün bir proje olduğuna işaret ettiği "KÖY ENESTİTÜLERİ", pek çok yabancı bilim adamının da dikkatini çekmiş, akademik çalışmalara konu olmuştur.
Köy Enstitüleri, eğitimcinin, ülkenin gelişimindeki rolünü anlatması bakımından bugünkü nesle en iyi örnektir. Kalkınmış bir toplumun ihtiyacı olan yetişmiş iş gücü, özellikle de köylü çocukları, bu kurumlarda sanatla, edebiyatla ve çağdaş olan tüm yeteneklerle harmanlanarak Türkiye'nin en ücra köşelerinde cesaret, iddia, inanç ve bitmek bilmeyen bir umutla görev yaptılar.
Köy enstitüsünden, mezun olan öğretmenler, eli öpülecek öğretmenleri idi. Kar tipi, çamur demeden okulunu köylü vatandaşla birlikte yapan, tamir eden, köylüyü bilgisi ile ışıklandıran, Beş numaralı gaz lambasında, plan yapan, kitap okuyan, mahmurlaşan gözlerle daha çok okumaya kendisini adayan, öğrencilerini geleceğe hazırlamak için, caba gösteren öğretmenim. Bugün belki aramızda yaşamıyor. Ama tek övüncümüz onların bugünkü nesle bıraktığı izlerdir.
Sorumluluk, çalışkanlık, fedakârlık, örnekleri bırakan onlar, Cumhuriyetimizin o coşkun ve heyecanlı "fikir taşıyıcılarıydı" Bütün vatan sathında, "Atatürkçü Düşünce" nin, ışığı ve meşalesi ile bizlere bir ışık, bir yön oldular. Köy Enstitüsünden, mezun olan öğretmenlerin bir serencam-ı ömürlerinde, daha neler vardı kim bilir. Anılarını, sadece gönül dostlarına anlatıyordun. İçlerinde müthiş bir özgüven vardı. Fakat hiç belli etmediler. Biliyorlardı ki mütevazılık, onların ilkesiydi. Oysa onlar, çok şey başarmışlardı da bugün nesil bilmiyordu.