İyi niyet

Yaşam ders vermekte yetkin bir okuldur. Her aşamasında bize öğütlerde bulunur, bilgiler edinmemizi sağlar ve bunlarla yeni davranış biçimleri geliştirmemize yol açar.

Yaşamdan iyi ya da olumsuz dersler alabiliriz. Diğer yandan öğrendiklerimizin her zaman başarıya yol verdiğini de söyleyemeyiz. Yaşamdan aldığımız her ders, bardağı dolduran bir damla gibidir. Deneyimimiz ve birikimimiz arttıkça, kendimizi yaşam karşısında daha donanımlı hissederiz. Ama bu yetmez.

Yaşamdan edindiklerimizden bazıları, bir tamir çantasında bulunan aletler gibidir. Örneğin bilgisayar kullanma ve ütü yapma becerisi kazanma, sözünü ettiğim çantadan bir aleti kullanmayı öğrenmeye benzer.

Ama yaşamın bize kazandırdıkları arasında öyle yetkinlikler var ki; bunlar, yaşamımızın tamamını etkileme gücüne sahip… Örneğin saygı, hoşgörü ve empatiyi bu türden kazanımlar olarak sayabilirim. Bunlar, yaşamın bize sağladığı becerileri doğru kullanmak için uygun bir dayanıklılık ve süreklilik iklimi oluşturur.

Yaşamın bazı derslerini zihnen doğru olarak kabul edebiliriz ama önemli olan, bunları yaşamımızın vazgeçilmez uygulamalı unsurları arasına katabilmektir. Kendi yaşamımın bana verdiği dersler arasında en önemli bulduğum unsur iyi niyettir. Kanımca; yaşamda –duygusal, zihinsel veya fiziksel herhangi bir konuda başarılı olabilmenin yolu, kişinin niyetli olabilmesinden (buna olumluluğu da katarsak iyi niyetli olmasından) geçmektedir.

İyi niyetli olmak, bir sonsuz enerji ve sinerji kaynağı gibidir. Türü ne olursa olsun amaca ulaşmak ve arzu edileni sağlamak için anahtar, yapılması gereken konusunda niyetli olmaktır. Tabii ki; isteklerimiz konusunda ahlâk ve yasalara saygı gibi bizi barbarlardan farklılaştıran ve iyi ile kötüyü ayırt eden temel ilkeleri göz ardı etmemek gerekir.

Niyetli olmak, bir süreci başarı ile tamamlamak için ilk adımdır. Ama Ferhat ile Şirin hikâyesinde olduğu gibi dağların kazma ve kürek ile delindiği zamanlar çok eskilerde kaldı. İnsanın ‘neye niyetli’ olduğu kadar ‘nasıl niyetli’ olduğunun da bilincinde olması gerekir. Niyete uygun bir plan eşlik etmediği sürece beklentilerin gerçekleşmesi bir hayalden öteye geçemez.

Şöyle tanıdıklarınızı veya çevrenizi gözden geçirdiğinizde; büyük bir iştah ve niyetle bir işe girişen, hatta bu konuda yeterli planları da yapmış olan kişiler olduğunu hatırlayacaksınız. Bunların ciddi sayılabilecek bir bölümünün başarısızlıkla sonuçlandığını da gözlemişsinizdir. Olur olmaz her işe burnunu sokup daha sonra da sıkılan, ‘maymun iştahlı’ olarak isimlendirdiğimiz kişilerin sayısı hiç de az değildir.

Niyet ve plan, bir konuda başarılı olmak için gerek koşullardır. Ama bir uğraşının sürdürülebilirliğini sağlayan unsurların başında kararlılık gelir. Bir konuda beklentilerimizin yerine gelmesi için niyet –özel olarak iyi niyet ilk adımdır. Bunu kararlılığın sıkı bir şekilde izlemesi gerekir.

Niyet, azgın dalgalarla kaplı bir denizde doğru yönü ve limanı gösteren deniz feneri gibidir. Niyet, aynen deniz fenerinin yön gösterdiği anlamda doğru insanların size yönelmesini ve uygun ortam koşullarının olgunlaşmasını sağlar. İyi niyetin bir sinerji kaynağı olma özelliği bu özde kök bulur.

1913-1996 yılları arasında yaşamış İskoç dağcı ve yazar William Hutchinson Murray’in şu sözleri niyetin –iyi niyetin gizemini anlatma konusunda son derece anlamlıdır: “İnsan niyet edene kadar tereddüt içindedir; geri çekilme riski ve durağanlık hali kişiye hâkimdir. Bir işe başlamak söz konusu olduğunda, tek ve basit bir gerçek vardır; kusursuz planları ve sayısız fikri öldüren boş vermişlik. İnsan bir kez niyet ettiğinde, kısmet de açılır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi