İyi şeyler, kötü şeyler

Şirazlı Sadi (Sadi Şirazî diye de bilinir) adından anlaşılacağı gibi, 1213 yılında Şiraz’da doğmuş, 1292’de yine aynı kentte ölmüş İranlı bir şairdir. Genelde düzyazı ve şiiri karıştırarak kullandığı “Bostan” ve “Gülistan” isimli eserleri ile ünlüdür. Eserlerinde ahlak, erdem, iyilik, hoşgörü, saygı ve insan sevgisi gibi konuları işler. Edebiyat ve düşün dünyamızda da her zaman sevilerek okunagelmiş şairlerden biridir.

Dedikodu yapmanın, insanları çekiştirmenin kötülüklerinden söz ederken, Sadi şunları söyler: “Ey akıllı kimse! İster iyi, ister kötü olsun; hiç kimsenin ardından konuşma! Çünkü hakkında konuştuğun kimse, gerçekten dediğin gibi kötü ise onu kendine düşman edinmiş olursun. Gerçekte kötü değil de iyi ise ona kötü demekle, çok kötü bir iş yapmış olursun.

Sadi’nin sözlerindeki ‘kötü’ sözcüğünü, illa hakaret anlamına gelecek sözler olarak anlamamak lazım. Şekli ve içeriği ne olursa olsun birisi hakkında dedikodu yapmak, kendi başına kötüdür. Çünkü dedikodu, hiçbir kültürde hoş karşılanmayan bir davranıştır.

Eğer ağzı sıkı kabul edilen veya çıkarları ortak olduğu düşünülen insanlar arasında dedikodu yapılırsa, bunun dedikoduya konu edilen kişi(ler) tarafından duyulmayacağı gibi bir rahatlık oluşur. Hâlbuki dedikodu gizli kalmaz. Eğer bir dedikodu kazanı kaynıyorsa, mutlaka görülebilir bir duman da vardır. Hiçbir dört duvar; kötü sözü çekiştirmeyi, karalamayı, velhasıl dedikoduyu sonsuza kadar gizleyemez. “Yerin kulağı var” dedikleri budur.

Geçenlerde suç ve cezaya bir yazımda değinmiştim. Suç, zorunlu olarak yasalara karşı yapılmış aykırı bir davranış değildir. Töreye olduğu gibi genel anlamda insanî değerlere karşı yapılmış hatalı davranışlar da basit anlamda ‘suç veya kabahat’ sayılabilir. Bana sorarsanız; dedikodu da suçtur ve bir gün mutlaka cezasını uygun biçimde bulur.

Kişilerin bilerek veya bilmeyerek dedikodu yapmaları, başkalarının da kendileri hakkında dedikodu yapabilecekleri ihtimalini kabul etmek demektir. Çünkü insanı insan yapan ilkeler arasında “Kendine yapılmasını istemediğini sen de yapma!” yaklaşımı vardır. Dedikodu yapan kişi; kendisinin de zımnen çekiştirilip karalanmayı kabul ettiğini iyi bilmesi gerekir.

Bazı kişilerin, yaptıkları ‘kötü işin’; dedikodu, gıybet veya koğuculuk olduğunu bilmemeleri muhtemel bir durumdur. Eğer bir kişi hakkında olumsuz konuşmalar yapılacaksa, önce “Ben başkaları tarafından böyle yorumlanmayı kabul eder miydim?” veya “Bu söylemek istediklerimi, o kişinin yüzüne karşı söylemeye cesaretim var mı?” gibi soruları kendisine sorması ve cevaplaması gerekir. Bu sorulara doğrulukla cevap veremeyen kişinin, deyim yerindeyse ‘çenesini tutmayı’ bilmesi gerekir. Hele ki; arkadan konuşmayı makul gösterecek hiçbir açıklama ve gerekçe söz konusu olamaz.

Söz, ciddi iştir. Başkaları hakkında yorumlarda bulunurken, kişinin iyi düşünmesi gerekir. Kanımca; sözün gücünü ve değerini en anlamlı dile getirenlerden birisi Yunus Emre’dir: “Söz ola kese savaşı / Söz ola kestire başı / Söz ola ağulu aşı / Yağ ile bal ede bir söz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi