
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
KAVRAM VE ANLAM KARGAŞASI
Kavram kargaşası, konuşulan bir sözün, içerdiği manasındaki anlamsızlık, anlaşılmazlık, ya da anlam yetersizliği, olarak tanımlanabilen bir terimdir. Son yıllarda, Milletçe, kavram ve anlam kargaşası yaşıyoruz. Ülkemizde, öncelikle de siyasi platformda, kelimeler siyasi çıkar uğruna anlam değiştiriyor. Bazen de doğrular, yanlış, yanlışlarda doğru olarak kamuoyuna sunuluyor. Sapla samanı, kurtla kuzuyu, eğri ile doğruyu, birbirine karıştıran, bir ortama doğru hızla sürükleniyoruz.
Nitekim BAŞBAKAN Erdoğan, İsrail'i Mısır'da darbe yapmakla suçlayarak, "Biz diyoruz ki demokrasinin yolu sandıktan geçer, sandık milli iradenin ta kendisidir" diyerek, yeni bir tartışma başlattı. Muhalefet göre de sandık, Milli İrade değildir. Milli İrade milletin tamamını iradesidir" görüşündedir.
Son aylarda siyasiler, "Milli İrade" yi, siyasiler tarafından işlerine geldiği şekilde, yorumlanıyor. Hatta siyasi irade, mili iradeyi, aldığı oyla eşdeğer tutuyor. Oysa siyasi irade ile milli irade arasında, fark ortadadır. Milli iradeyi, kaç oy alırsa alsın, hiçbir parti temsil edemez. Çünkü milli irade, ülkedeki tüm unsurların, ortak değeridir.
Nitekim Büyük Önder ATATÜRK, "...Nasıl bir insanın iradesi varsa, insanlardan oluşan bir toplumun da iradesi vardır. Millî İrade işte budur. Millî İrade bütün millet bireylerinin arzularının, emellerinin bileşkesidir. Millî İrade Devletimizin ve Milletimizin yazgısında ve geleceğinde tek hâkim olandır, tek eylem koyandır." demiştir.
Ayrıca milli iradeyi, din özellikle de mezhepleri tartışma konusu yapmak veya siyasi çıkar için çarpıtmak, ne ülkeye ne de siyasi partilere yarar getirir. Bilakis var olan sorunları, daha da artırır, birlik ve beraberliği de zarar verir. Ülkede kutuplaşmayı da artırır.
Bu alanda da ATATÜRK 'Devlet ve milletin mukadderatında milli irade amil ve hakimdir. Din ve mezhep hiçbir zaman politika aleti olarak kullanılamaz,'demiştir...
Ülkemizde, milli istihbaratta da kavram kargaşası yaşanıyor. Dış ve iç şer odakları bu gelişmeleri çok iyi kullanıyorlar. Ülkedeki en stratejik kurumlarla ilgili bilgi ve belgeler basında yer alıyor. Hatta bu gelişme karşısında devletin kurum/kuruluşları birbirlerini sorumlu tutuyorlar. Hülasa ülkemizde kavram ve yetki kargaşası nedeniyle de bir süredir üst düzey bürokratlar, yargı mensupları ve askerlerle ilgili ses kayıtları ortalıkta uçuşuyor.
Türkiye Cumhuriyeti Dış İşleri Bakanı, nedendir bilinmez, Avrupalıların, "Türkiye'de yaşayan azınlıklar dini inançlarını uygulayamıyor. Şikâyetleri var" söylemlerine "Haklısınız" dedikten sora " Siz sanmayın ki Rumlar, Ermenilerin kısıtlanıyor. Müslüman olanların ki de kısıtlanıyor" diyerek Batı Trakya da yaşananları göz ardı etti.
Türkiye' de, son yıllarda "Batılılaşma" ile de ilgili olarak ciddi sorunlar yaşanıyor. Batılaşma uğrunda teslimiyetçi stratejiler izleniyor Veya batılaşmaya karşı çıkılıyor. Oysa Atatürk' göre, Türk milleti modernleşecek, yenileşecekti, o halde, yapılması gereken şey, yaşanılan çağda en gelişmiş kurumlan hiç çekinmeden benimsemekti. Çağdaş kurumlar Batı'da idi. Öyleyse Türkiye Batı'ya yönelmeliydi. Ancak Atatürk, bir Batı hayranı değildir. Uzun yıllar Batı'lı devletlerle çarpışmış, onların emperyalist oyunlarını bozmak için uğraşmıştı, bu nedenle de Batı taklitçisi olmadı. Ancak çok partili dönemde batlılaşma siyasi partiler tarafında yanlış algılandı. Sonuçta da çok büyük yanlışlıklar yapıldı.
Ayrıca Atatürkçülükle de ilgili anlam kargaşası yanşıyor. Oysa Atatürkçülük, Tam bağımsızlıktır. Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Laiklik, Devletçilik, Halkçılık ve Devrimciliktir. Akıl ve bilim ilkeleri doğrultusunda çağdaşlaşmaktır. Kendi tarihinden beslenmek, kendi diline sahip çıkmaktır. İnsan sevgisi, doğa dostluğu ve barışseverliktir. Ulusal kültürle evrensel uygarlığa katkı sunabilmektir. Atatürk'ün ifadesiyle, "Bizi mahvetmek isteyen emperyalizme başkaldırabilmektir" Atatürkçülük.
Ülkemizde milliyetçilikle ile ilgili kavram kargaşası davar. Oysa Türk Milliyetçiliği, Sosyolojik ve psikolojik esaslara dayanır. Kan değil, ruh ve eşit değerler arar. Eşitlik prensibine dayanır. Türk Milliyetçiliği, ırkçılık, mukaddesatçılık, şovenizim, totaliter milliyetçilik gibi akımlara karşıdır. Çünkü bu unsurları içeren veya hedefleyen milliyetçilik, antidemokratiktir. İç ve dış şer odakları, Türk Milliyetçiliğini eleştiriyor ama ülkemizdeki etnik milliyetçiliği tetikliyorlar. Amaç bellidir. Türkiye'yi bölmek, parçalamak veya federal yapıya kavuşturarak güçsüz kılmaktır.
Yalnız milliyetçilikte mi? Demokraside de kavram kargaşası var. Hatta kuralsız davranışları demokrasi ile eşdeğer tutan kişi/kişiler de var. Oysa demokrasi, halk yönetimi yanında, aynı zamanda kurallar rejimidir.
Hülasa, "Politikacısı", "sivil toplum örgütleri", "akademisyeni", "askeri", "düşüneni" ve "vatandaşı", kavram ve yetki kargaşası, belirsizlik ve felaketler, karşısında, suskun kalıyorlar, üzerlerine, düşen görevleri de yapmıyorlar. Sonrada şikâyet ediyorlar.