‘’Kendi topraklarında karın tokluğuna çalışan köle’’ gibiler

Üreticilerin gelmesini dört gözle bekledikleri bir dönem var.

‘’Hasat dönemi’’ olarak adlandırılan yaz ayları…

Bekleyişleri boşuna değil…

Tarlalarında, bahçelerinde aylarca emek vererek, para harcayarak yetiştirdikleri ürünleri toplayacaklar, topladıkları ürünleri satarak para kazanacaklar, kazandıkları parayla da hep borçlarını ödeyecekler hem de geçimlerini sağlayacaklar.

Sonuçta da emeklerinin karşılığını almanın mutluluğunu yaşayacaklar.

Bekledikleri dönem çoktan geldi. Sonu bile yaklaştı.

Bekledikleri dönem gelmesine geldi de aralarında mutlu olan yok.

Son derece mutsuzlar.

Üreticiler sevinç yerine üzüntü hakim…

Feryat ediyorlar.

Feryatları boşuna değil…

Hesapları ortada…

Bir üretici hesabını aktarıyor…

“Bu yıl karpuz ektik. 90 dönüm kavun karpuz var. 2,5 milyon masrafım var. Fidenin tanesini 20 liraya aldım. Damlama, ilaç, gübre masrafı… Bunların hepsi cebimizden gitti. Şu an karpuzun kilogramını tarlada 1 liraya veriyorum. İşçiliği de bana ait. Böyle bir ticaret dünyanın hiçbir yerinde yok. Fiyatların ucuzluğu bir yana bizim kabristanımız kazıldı.

Ben çiftçiyim! Ben Türk milletine hizmet eden bir insanım. Sabah namazında kalkıp, tarlaya gidip gece yatsıdan da sonra eve giren bir insan emeğini de almayıp daha önce de çalıştıklarını elinden çıkarıyorsa bu çiftçilik değildir!”

Karpuz-kavun eken üreticinin söyledikleri böyle…

İtiraz etmek olanaksız…

Edebilen varsa söylesin…

Karpuz-kavun yetiştiren üreticinin durumu kötü de diğerlerinin iyi mi?

Ne gezer…

Domates ve salatalık üreticisi anlatıyor…

“Geçen yıl domates pazarda 15-20 liraydı. İyi kötü alıcısı vardı. Şu an 10 liraya satılmıyor. Tarlaya da gelen yok.

Geçen yıl işçi yevmiyesi 400 liraydı şu an 800 lira. Mazot, ilaç, gübre hepsi uçtu gitti. Ben masrafları karşılayamıyorum ki artık. Şu an 7 bin lira, 8 bin lira bana satış parası geliyor. 10 tane işçim var. Onu da onlara veriyorum. Daha 1 lira sağa sola borcumu ödeyemedim. Herkese borçluyuz. Bu sene kadar kötü bir yıl görmedik. En azından kenara para koyardık borçları ödemek için. Şu an 1 lira paramız yok cebimizde”

Domates-salatan üreten çiftçinin söyledikleri böyle…

O da feryat ediyor.

‘’Genç Rençberler’’ adı altında bir araya gelen üreticiler var.

Geçtiğimiz günlerde ‘’üretemiyoruz’’ diyerek seslerini duyurmaya çalıştılar.

Sordukları bir soru var.

“Ülkemizde tarımsal üretim yapmak, evimize ekmek götürmek istiyoruz! Üretim yapmak yanlış bir şey mi?’’

Doğalında sorunun yanıtı belli…

Üretmek elbette ki yanlış değil…

Tam aksine takdir edilecek bir iş…

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ‘’Köylü bu milletin efendisi’’ sözüyle takdirini ortaya koymuştu.

Ne yazık ki, ‘’Köylünün milletin efendisi’’ olduğu yıllar çok gerilerde kaldı.

Köylüler ‘’efendi’’ olmak şöyle dursun ‘’kendi topraklarında karın tokluğuna çalışan köle’’ den farksız haldeler.

Ürettikleriyle güzel bir yaşam sürdüremedikleri gibi borçlarını bile ödeyemiyorlar.

‘’Genç Rehberler’’ soruyor.

‘’Üreterek yanlış mı yapıyoruz?’’

Bu soru için kim ‘’yersiz’’ diyebilir ki?

Sormakta son derece haklılar…

Söylenecek daha çok şey var.

Ancak sözü daha fazla uzatmaya gerek yok.

Tarımsal üretim açısından her türlü koşula sahip olan güzelim ülkemizde ‘’üretmek’’ sanki ‘’suç’’ oldu.

Üreticileri ‘’üretimden vazgeçirmek’’ için gereken ne varsa hepsi yapılıyor.

Üretmekte direnenler var.

Ancak dayanamayıp vazgeçenler daha fazla…

Bir zamanlar ‘’kendi kendine yeten bir ülke’’ olan Türkiye’nin, son yıllarda ‘’her şeyi ithal eden’’ bir ülke haline dönüşmesi boşuna değil ki…

Yazık ki ne yazık…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Vedat Alp Arşivi