Dün bu köşede, 12 Eylül darbesinin ardından iktidara gelen Anavatan Partisi'nin kısa bir hikâyesini anlattık.
Darbe sonrası yapılan ilk seçimlerde işbaşına gelen ve toplumun büyük bir kesiminin teveccüh ettiği ANAP'ın, üçüncü dönemde nasıl gerileme ve çöküş içine girdiğinden söz ettik.
Koskoca ve kudretli olan bir partinin, özellikle üçüncü dönemde kişisel menfaatlerin öne çıkması ve Ülkeye hizmetin ikinci planda kalması nedeniyle çöküşünün hızlandığını ifade ettikten sonra;
-"Umarız aynı son AK Partiyi beklemiyordur" dedik.
Zira...
Eskişehir'de bazı partili yöneticilerin son zamanlarda kendi dertlerine düştüğü gelmişti kulağımıza.
Yazıyı bağlarken de;
-"Tarih iki kez tecelli eder. Birincisinde Zafer, ikincisinde ise Trajedi vardır" demiştik.
Yazı ile ilgili çok sayıda telefon aldık dün.
Gelen telefonların büyük bir bölümü, yazımızda ki uyarıyı tamamen destekler cinstendi.
Hatta...
Eskişehir AKP çevresinde yaşandığı söylenilen olayları çok yüzeysel ve az yazdığımızdan yakınanlar vardı.
Örneğin;
-"Şu yöneticinin eşi şu kuruma girdi, şu yöneticinin kızı ise şu kurumda" gibi bir çok ihbarda bulunanlar da oldu.
Netice itibarıyla...
Bizim duyarak yazdıklarımızın birçoğunu, AKP çevresinde bulunanlar bizzat biliyorlarmış zaten.
Hem de daha fazlasını.
Ve bu tanık oldukları olaylardan, büyük de rahatsızlık duyuyorlarmış.
Tamamına yakını;
-"Biz, yöneticilerin eşi,dostu,akrabası işe yerleşsin diye iktidar olmadık ki" diye serzenişte bulundu.
Bir kısmı da;
-"Eğer biz bu işlerin içinde olmak için iktidara geldiysek, diğerlerinden farkımız ne? O zaman yıllarca bizden öncekileri niçin eleştirdik ki?" diye soruyordu.
Sadece AKP li olduğunu bilmediğimiz bir ismin, yaşanan bu olaylar ile ilgili söylediği tek bir cümle çok hoşumuza gitti.
O da...
-"İktidar, iktidar nimetlerine ihtiyacı olmayanlara verilmeli" sözüydü...
Bu sözü söyleyen AKP li;
-"Parti çevresinde yaşananlar açıkça gösteriyor ki, Eskişehir'de bu sözün hükmü yokmuş" demeyi de ihmal etmedi...