Buğrahan Doğangil - DUVAR

Buğrahan Doğangil - DUVAR

Kod Adı: Kılıçdaroğlu

Cumhuriyet Halk Partisi’ne çekilen bir operasyon olduğu gün gibi ortada. Operasyonun adı ise “Kod Adı: Kılıçdaroğlu”. Operasyonu çeken ise merkezi iktidarın ta kendisi. Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu önderliğindeki CHP’nin tabandaki yükselişini ve yerel seçimlerde birinci parti olmasını içine sindiremeyen mevcut iktidar yargı ve siyaset eliyle CHP’yi yarışta saf dışı bırakmaya çalışıyor.

Bu operasyona Cumhuriyet Halk Partisi eski Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu istemeden ya da isteyerek destek veriyor. Operasyonda maalesef başrolü oynuyor…

Kemal Bey CHP’nin başında faydalı işlere imza atmıştır. Muhalefeti tek bir çatı altında toplamak için gayret göstermiştir. Tüm bu çabalarına saygı duymak gerekirdi ancak; saygı da bir yere kadar. Siz yanınıza topladığınız adamlarınız ile AKP’nin CHP’ye düzenlediği itibar suikastına baş aktör olarak dahil olursanız saygıyı yitirirsiniz. Bu iş bununla da kalmaz insanlar sizden açıkça nefret etmeye başlar. Partililerin büyük kısmı size sırt çevirebilir. Buna gocunacaksanız yanlışa çok müsait olan çıkışları yapmayacaktınız!

Dünyanın farklı ülkelerinde de sıkça gördüğümüz, demokrasinin zayıf işlediği, tek adam rejimlerinde gücü kaybetmeye başlayan iktidarın muhalefeti içeriden çökertmeye çalıştığı senaryolar var.

Bugünün Türkiye’si de maalesef o senaryolardan birinin içinde…

AKP, 2024 Yerel Seçimleri sonrasında aldığı mağlubiyet ile birlikte yeniden birinci parti olmak ve iktidarını korumak için tüm tuşlara basmaya başladı. Elbette bunu planlı olarak yapma niyetindeler…

Öncelikle Zafer Partisi Lideri Ümit Özdağ, AKP ve MHP’nin PKK ile başlatmak istediği çözüm sürecine kurban edildi ve çeşitli suçlamalar ile cezaevine gönderildi. Özdağ’ın tutsak edilmesiyle birlikte PKK’nın silah bırakacağı ve AKP-MHP ittifakının DEM ile birlikte PKK ile anlaşmaya vardığı açıklandı.

Yıllarca “Türk Devleti bir avuç terörist ile masaya oturmaz!” sloganıyla milliyetçilik taslayanlar oy için PKK ile ortak oldu. Aynı dönemde planın bir başka ayağı da ana muhalefet partisi CHP, İstanbul ve Ekrem İmamoğlu üzerinden yürütülmeye başlandı.

Yeniden birinci parti olmak ve iktidarı elinde tutmak için İstanbul’un hayati önem taşıdığını bilen hükümet İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne, bunun yanında CHP’li bazı İstanbul belediyelerine operasyon düzenledi. Kayyum atanan belediyeler oldu. Bu belediyeler İstanbul ile de sınırlı kalmadı.

Tüm bunlar yaşanırken Cumhuriyet Halk Partisi Cumhurbaşkanı adayı olarak Ekrem İmamoğlu isminde uzlaşmış ve erken seçimi dillendirmeye başlamıştı…

İmamoğlu İstanbul'da rüştünü ispat etmiş, oy potansiyeli yüksek, muhalefetin önemli bir kısmının etrafında toplanacağı bir isimdi.

İmamoğlu’un Cumhurbaşkanı adaylık süreci esnasında AKP süreci Mansur Yavaş ismini popohlayarak yaptı ama pek işe yaramadı.

Hal böyle olunca İmamoğlu için B planı devreye sokuldu ve İBB’ye yolsuzluk operasyonu düzenlendi. Bununla birlikte CHP Kurultayı’nın iptali için çalışmalar başlatıldı. İmamoğlu hukuksuzca tutsak edildi.

Ve… Maalesef Kılıçdaroğlu bu siyasi operasyonun tetikçisi oldu. Kemal Bey kongre kaybetmenin hazımsızlığıyla AKP ile ortak olmuş bir görüntü vermeye başladı.

Kılıçdaroğlu kendisi ve bir grup artık adına ne derseniz deyin muhalif kişinin ikbali için ülkenin geleceğini, partinin geleceğini tehlikeye atan bir isim olarak karşımıza çıktı.

Kılıçdaroğlu ve destekçilerine sormak istiyorum…

Kurultay sonrası ilk dakika çıkıp mahkemeye verseydiniz, bu kurultay şaibeli deseydiniz. Birkaç çatlak ses olarak kaldınız o dönemde.Cesaretiniz mi yoktu?

AKP ve Erdoğan destek verince mi cesaretiniz yerine geldi? Bu yaptığınız Atatürk’ün partisinde genel başkanlık yapmış birine yakışıyor mu?

Diyelim 30 Haziran’da sizin istedikleriniz olmadı. Şu yaşattıklarınız bile partiyi itibarsızlaştırma, Ekrem Beyi tutsak etme ve Genel Başkan Özgür Özel’in meşruiyetine gölge düşürme hareketidir.

Cumhuriyet Halk Partisi bu süreci her şeye rağmen, içerisindeki hainleri ayıklayarak güçlü şekilde atlatmak zorundadır.

Umuyorum ki Adalet doğrudan yana işler ve tüm siyasi partiler eşit bir seçim yarışına girer…

Şimdilik 30 Haziran’ı beklemek zorundayız.

Herkese keyifli okumalar. Sevgiyle kalın…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Buğrahan Doğangil - DUVAR Arşivi