
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
KÜLTÜRÜMÜZÜ KAYBEDİYORUZ
Antalya' nın, her bölgesinde, kafanızı nereye çevirseniz, Otel, Cafe, restaurant. showroom, gibi pek çok tesiste, İngilizce Rusça ve benzer yabancı dillere rastlarsınız. Her malda "EURO" etiketi.. İnsan kendisini, bu dilerin konuşulduğu, ülkelerin sokaklarında geziniyor hissediyor. Bu nasıl bir özden kopmadır! Yok mu bunların, Türkçe karşılığı? Türkçe kelimelere? Bu kadar mı yabancılaştık?
Dikkat ettik. Antalya'da, pek çok otelde, Rus ve Batı ülkeleri, mimarisi hâkimdir.
Türk kültürü ile ilgili, geçmişte de hatalar yapıldı. Nitekim Türk Ocağı' nın, geçen yıl yaptığı Ramazan Konferanslarına katılan 9 Eylül üniversitesi ilahiyat Fakültesi öğretim üyesi, Sayın Prof. Dr. Mustafa Yıldırım' da, " Türkler, İslamiyet kabul ettikten sonra, Türk toplum kendi kültürünü göz ardı ederek, Mısır ve Arap kültürünü benimsendi. Bugün bunu zorlukları ile de karşı karşıyadır." demişti. Oysa İslamiyet'te, en uygun kültür, Türk kültürüdür.
Hiç şüphesiz, İşyerlerini anlaşılır ve Türk toplumuna ait bir isim altında açmak yerine yabancı isimler altında, hizmete sokmak, bir kültür erozyonuna yol açar endişesi ile bu tehlikeyi, gündeme getiren insanlarımız oldu ama bazı art niyetli kişi/kişiler, ağız birliği etmişçesine, bu girişimleri, çağ dışı bulmuştu,
Oysa ABD'nin, 350 milyon nüfusunun üçte birinin, ana dili İspanyolca ama kimse ABD'ye "İspanik kökenlilere ana dillerinde eğitim hakkı verin" demiyor. Bunu yasa güvenceye de aldı. Gerekçeleri ise ilginç olduğu kadar dikkat çekicidir.
Güya ABD' de, eğitim ve resmi yazışma masraflarından, tasarruf sağlamak. Ülkedeki AZ GELİŞMİŞ bölgelerin, dil farkı sebebiyle, geri kalmalarını önlemek,. (Birleşmiş Milletler' in, resmi dil için kullandığı gerekçe budur; buna atıf yapılıyor.), İngilizce' nin, "ABD'deki farklı etnik köken, kültür ve dilleri birleştiren, temel olgu" olduğu gerçeğinin kabul edilmesi gerektiğini vuruluyor. Ama aynı ABD' de, ülkemizde, etnik dilleri teşvik ediyor.
Ayrıca ABD' de, İngilizce Dil Birliği Kanunu, şu mecburiyetleri getiriyor: Kamu ve özel tüm işyerlerinde, İngilizce kullanılması ve Vatandaşlık başvurularının, Güvenlikten Sorumlu Bakanlığa verilen, "İngilizce bilme şartını yerine getirmek" yetkisine göre işlem görmesi zorunludur.
Yine Fransa'da,1994 yılında, 665 sayılı bir kanunun 9. maddesine göre, Fransa'da bir malın reklâmı, yabancı kelimelerle yapılamaz. Bir taşınmaz mal üzerinde, bir gözlüğün, iç çamaşırın, kumaşın reklamı yabancı kelimelerle yapılmış ise,ilgili belediye,o taşınmaz mal sahibine ikazda bulunur. Şayet mal sahibi, ilgililerin uyarısını dikkate almazsa, gerekeni belediye yapar ve harcadığı parayı da mal sahibinden tahsil eder. Gerekirse de o gayri menkulü istimlâk bile eder. Fransa' da, hiçbir devlet adamı, uluslararası toplantılarda, Fransızcadan başka bir dille konuşamaz.
Belçika'nın, Brüksel kentinde bir işadamımız, "Sultan Kebap" isimli bir lokanta açmış, Belçikalı kadınlar, ellerinde pankartlarla, ismi protesto etmişler. Ve Türkçe ismin kaldırılmasını istemişler.
ABD'de, İngilizce, Almanya' da Almanca, konuşmayanlar, toplumdan soyutlanır, hatta isteklerine cevap bile verilmez.
Türkiye'de de, benzer yasal tedbirlerin alınması zorunludur. Ülkemizde de Fransa'da olduğu gibi, yabancı isimlerle işyeri açılmamalıdır. Eğitimin tamamı Türkçe olarak gerçekleştirilmelidir. Yine Fransa'daki gibi, üretilen mallar, yabancı isimlerle pazara sürülmemeli, Medyada da Türkçe kullanma zorunluluğu getirilmelidir. Türk devlet adamları da, uluslararası toplantılarda Türkçe konuşmalıdır.
22. dönem Ak parti Eskişehir Milletvekili Sayın Fahri Keskin ve Karaman Milletvekili Sayın Mevlüt Akgün, Türkçe' nin korunması için, TBMM'ne kanun teklifi sunmuşlardı. Teklif yasalaşarak hayata geçirildi mi bilinmez ama Türkçe' nin, korunması yasaya bırakılmayacak kadar da önemlidir.
Türkçe, milli kültürümüzün ilerlemesi ve yayılmasında, kaliteli eğitimin gerçekleşmesinde, önemli bir araç olduğu gibi, Milli duyguların gelişmesinde, bağımsızlığımızın ve ülke bütünlüğümüzün korunmasında, olmazsa olmaz konumdadır. O nedenle de Türk vatandaşlar için, Türkçenin bilmesi ve kullanması, özellikle de korunması hem görev, hem de bir haktır.
Nitekim Atatürk " Türk demek, dil demektir. Ulusun çok açık niteliklerinden birisi de dildir. Her şeyden önce ve kesinlikle Türkçe konuşulmalıdır." demiştir.
Türk halkı, kültürüne, özellikle de "TÜRK DİLİ" ne sahip çıkmalıdır.. Aksi halde, Rahmetli Turgut ÖZAKMAN' nın, "DİRLİĞİN, BİRLİĞİN, DİLİN, BENLİĞİN, TARİHİN, YURDUN, ADIN, BİR KEZ DAHA GİDERSE, BİR DAHA HİÇ GERİ DÖMEZ..." uyarısı hayata geçer. Son pişmanlık da fayda vermez.
Hala bu gerçeği göremeyen siyasiler ve kişiler varsa ne denebilir ki?