
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
LİDERLER TOPLUMU GERİYOR
Okuyuculularımızdan, ayrı olduğumuz günlerde, kent dışındaydık. İnsanlarımızı, son günlerdeki yolsuzlukla ilgili iddialar yanında, liderler ve özelliklede, AKP- Gülen Cemaati arasındaki gerginlikler ve yargıdaki gelişmelerden, kaygılı olduklarına tanık olduk.
Vatandaşlar haklı, AKP ile Gülen Cemaati arasında, adı konulmamış bir kaos ve gerginlik yaşanıyor. Arzu edilemeyen, bu gerginliğin, nereye varacağını, kimin kaybedip, kimin kazanacağı, belli değil. CHP, AKP, MHP liderleri arasındaki gerginlik ise ülkeye zarara verecek niteliktedir. Ülkemizde, onlarca hayati sorun varken, liderlerin, yapması gerekenleri yapmayarak, ülkede, gerginlik yaratmaları, aklıselim insanlarımızı kaygılandırıyor.
Başbakan Tayyip Erdoğan ve diğer, muhalefet liderleri, gerginlik üzerinden siyaset yapmaları, ülkeye zararı verirken, toplumu da geriyor. Sayın ERDOĞAN' ın, Gülen Cemaatine yönelik, "İnlerine gireceğiz, " gibi ifadeler.ne karşılık olarak,TUSKON 'un Başkanı Sayın Rızanur Meral, "yakın gelecekte, kimlerin inlerde yaşadığını, kimlerin saklanacak in arayacağını, kimlerin müsvedde, kimlerin asıl olduğunu herkesin görecek." söyleri, hiçte hayra alamet değildir.
Şayet Türkiye' de, paralel devlet ve çete varsa veya muhalefetin gündeme getirdiği yolsuzluk yapılmış ise, bunları gündeme getirmek yerine, varsa, suç delilleri ile birlikte, yargıya, suç duyurusunda bulunulmalı, gereken cezalara da çarptırılmalıdır. Bu işlem göz ardı edilerek, sürekli gündemde tutmak, ülkeye zarar veriyor.
Son günlerde, siyasi parti liderlerinin, birbirlerine hakarete varan saldırıları, her geçen gün dozunu artırıyor. Oysa bu gerginliğin, ülkeye, lider ve partilere, bir faydası yok. Bu durum karşısında, seçmenler kaygılıdır. Bu nedenle de seçmenin, büyük çoğunluğu sandığa gitmiyor. Seçmen gerekçe olarak da hepsinin, birbirinden, farkları yok görüşündedir. Liderleri agresif tutumları, her geçen gün kararsızların sayısını artırıyor.
Yıllardır, çok partili döenmde, liderlerin agresif tutumları, kurum/kuruluşlara ve ülkeye büyük zarar verdi. Halkı kutuplaştırdı. Kalkınmanın, önünde en büyük engel oldu. Liderlerin, bu durumunu, Rahmetli Uğur Mumcu, " TARTIŞMA YERİNE KAVGA, DİNLEME YERİNE SUÇLAMA, YANITLAMA YERİNE SALDIRI... BİZİM YATIĞIMIZ BU İŞTE " diyerek, en güzel şekilde özetlemiştir.
Elbette liderler arasındaki gerginliklerde, halkımızda sorumluluğu vardır. Çünkü
Türk toplumu, gerilim yaratan agresif tutum sergileyen, liderleri, baş tacı ederken, çağımızın liderini tanımaktan da çok uzaktır. Liderleri, kişisel kriterleri ile değerlendiriyor, Sert konuşan, agresif tutum içinde olan liderler, bazı kesimlerden övgü alıyor.
Oysa çağımızda, lider dönemi bitti. Liderin tanımı da değişti. Karizmatik bir kadronun temsilcisi insanların üzerinde odaklanan, reklâm kampanyaları, ulusal bazda hala pirim yapıyor ama Lider, "EKİBİ" ve "PROĞRAMI" ile liderdir. Oysa Türkiye' de, ekip çalışması göz ardı edilerek, Türkiye, yıllardır bilinen siyasi parti liderlerine, mahkûm oldu.
Hülasa çok partili dönemde, partiler ve ülkeye, "TEK ADAM" felsefesi hakim oldu. " SE-BEN " kavgası ise gündemden düşmedi. Parti iç demokrasi lafta kaldı. Gerginlikler ise gündemi, sürekli işgal etti. Bunun, toplum ve insanımız, özellikle de çocuk ve gençlerimiz için, bir "EĞITIM" olduğu da, liderler tarafından sürekli göz ardı edildi.
Dikkat ediyoruz. Her dönem liderler, toplumu gerdi. Karşılıklı olarak da, halkı tedirgin eden, hiçte hoş olmayan sözler söylediler. Suçlamalarda bulundular. En kötüsü ise, geleceğimiz olan çocuk ve gençlerimize, kötü örnek oldular. Halkımızın, arzu etmediği, alışkanlıklarından kurtulamadılar.
Son günlerde, AKP ile CHP ve MHP Genel Başkanları arasındaki gerginlik, kalıcı hale geldi. Özellikle de başbakan Sayın Erdoğan, "GERGİNLİK" stratejilerinden medet ummakta kararlı. BDP ise terör örgüt PKK' nın, adeta sözcüsüdür. Hâlbuki Siyasi parti liderlerinin, özellikle de iktidar partisinin görevi, ülkede gerginlik yaratmak değil, mevcut ve oluşması muteber gerginlikleri, ortadan kaldırmaktır.
Muhalefet ve siyasal iktidar, "demokrasi", "insan hakları" ve "hukuk devleti" ilkeleriyle asla bağdaşmayan, üstelik ülkeye de bir yarar sağlamayan tartışma içindeler. Ülkenin, en hayatı sorunları, çözüm beklerken, özellikle de iktidar, bu sorunları halka unutturmak veya gündemden düşürmek için, sürekli gündem yaratıyor. Maalesef siyasi iktidarın, bu stratejileri ve senaryolarının arkasına, muhalefette takılıyor.
Şu bir gerçek k, çok partili dönemde, siyasetçiler, düşüncede saplandıkları kalıplaşmadan, çok zor kurtuldular. Bir zaman fertçi bir görüşe, bir zaman toplumcu görüşe, sonra tekrar fertçi, arkasından da toplumcu bir görüşe kaymak suretiyle, bir fasit daire içinde dönüp durdular. Bugünde aynı yolu izliyorlar. Oysa toplum ve siyasetçiler, böyle bir fasit daireye girdi mi sonuç hüsrandır. O nedenle de siyasi partiler, ülkede, gerginlik yaratacak söylemlerden kaçınmalı, laf değil, proje üretmeli ve halkın sorunlarına odaklanmalıdır.