1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Madem Eskişehir ile ilgili sorulara cevap alamıyoruz...

-"Demiryolunun yer altına alınması 1 yılda bitecekti. Niye 6 yıldır bitmiyor?" diye soruyoruz?
Cevap; "Eee işte yer altı suyu falan filan"
-"Çevreyolunu yaptınız da, hala niçin Üniversitenin önünden araçların Çevre yoluna çıkabilecekleri bir yol yok?" dediğimizde ise...
Cevap;"İstimlak mistimlak"
-"Kartal kavşağı labirent gibi. Araçlar neredeyse birbirinin üzerine çıkacak. Buraya neden bir sinyalizasyon konulmaz?" diye sorduğumuzda;
Cevap; "Büyük bir sessizlik"
-"Stadyumun yeri ne olacak?" Cevap "TOKİ bilir"
-"71 Evler kavşağında hep kaza oluyor ama" Cevap "Dikkat etmeleri lazım"
-"Şehir içi trafiği her geçen gün daha da kötüye gidiyor . Yok mu bi çare?" Cevap; yok be..O kadar da kötü değil şimdilik"
-"Hastaneler yapılacaktı, Stadyum temeli atılacaktı, Yeni Gar ne oldu" Cevap; "Ne acelen var. Boyacı küpü mü bu?"
-"Belediyelerin bu Kültür merkezleri niçin bitmez?" Cevap; Yok...
-"Ne oldu Eskişehir'in demiryolu ile liman bağlantısı?" Cevap "Bağlantı var aslında siz bilmiyorsunuz"
Netice olarak...
Bu ve bunun gibi birçok soruya cevap alamıyoruz.
Bir okurumuzun dikkatini çekmiş bu durum.
-"Sen yanlış soruların cevaplarını arıyorsun" dedi.
-"Nasıl yani?" diye üsteleyince de devam edip;
-"Soruyorsun, cevap alamıyorsun. Üstelik, kimse de bu soruların cevapları ile artık ilgilenmiyor. Sen en iyisi mi benim gönderdiğim soruların cevaplarını ara, hem bir işe yaramış olursun, hem de eğlenirsin. Büyük ihtimalle köşeni okuyanlar da senin sorularından çok benim sorularımın cevaplarını merak ediyordur" dedi.
-"Gönder soralım vallahi. Yoksa bizim bu sorulara cevap almamız mümkün gözükmüyor. Bari senin gönlünü alalım" deyince de gönderdi sorularını.
Biz de, Eskişehir'i ilgilendiren meseleler ile ilgili sorduğumuz sorulara cevap alamadığımız için, "Belki bu soruların cevaplarını buluruz" düşüncesiyle soruyoruz işte;
o Tarzan'ın neden sakalı yoktur? Köse değilse, traş olmayı ormanda nasıl öğrenmiştir?
Bebekler 2 saatte bir uyanırken, insanlar neden rahat uyumayı "bebekler gibi uyumak" şeklinde tanımlar?
o Nasıl oldu da uzaya gitmemiz, bavullara tekerlek koymayı akıl ettiğimizden önce oldu?
o İnsanlar saati sormak için bileklerini işaret ederken, neden tuvaletin yerini sormak için kıçlarını işaret etmezler?
o Asansör düğmesine birden fazla kez basmak asansörü daha mı hızlı getirir?
o Neden insanlar kapalı bir alandan yağmur yağan alana çıkınca kafalarını eğerler? Yağmura duyulan saygıdan mıdır,
o Neden dükkanını kapatıp giden esnaf, kapıya "10 dakika sonra dönücüm" yazar, ne zaman gittiğini nasıl anlarız?
o Televizyona çıkan insanlar neden kendilerini Türkiye'deki bütün insanların izlediğini sanırlar? (Örneğin: "Şu anda 70 milyon kişi bizi izliyor...")
o Cumartesi ve Pazartesi'nin neden kendi isimleri yoktur?
o Bulmacalarda boru sesinin karşılığı neden hep "ti"dir? Bulmacaları hazırlayan arkadaşlar hiç "ti" diye ses çıkaran boru görmüşler midir?
o Neden ilanlarda "doktordan temiz araba" diye yazılır? Hipokrat yemininde"arabamı temiz kullanacağım" şeklinde bir madde mi vardır?
......

"Gazeteler yakında ortadan kalkar" diyorlar ya hani...
Oturmuşsunuz, Televizyonda bir film ya da dizi izleyeceksiniz.
En heyecanlı yerinde reklam giriveriyor.
Hem ne reklam...
Önce bir Televizyon kanalı tanıtımı, ardından reklam, ardından yine kanal tanıtımı ve son olarak yine reklam.
Saat tutuyorsunuz, 20 dakika geçmiş.
Üstelik...
Bu durum bir film boyunca üç kez tekrarlanıyor.
Etti mi size 60 dakika.
Yani, siz 1,5 saatlik filmi ya da diziyi, 2,5 saatte bitirebiliyorsunuz.
Öyle ki;
Resmen izlediğiniz filmi unutur hale geliyorsunuz.
Filmi bölen reklam ve kanal tanıtımı çıktığında ise muhtemelen izlemeyip, başka kanalları gezdiğiniz için, seyrettiğiniz filmin reklamlardan sonra ki başlangıcını da büyük ihtimalle kaçırıyorsunuz.
Televizyon kanalları artık bırakın film ya da dizileri, Haberlerde bile bunu yapar oldu.
Ve bu yüzden de insanların tepkisi giderek artıyor.
Şimdi elinize bir gazete alın.
Başlayın okumaya. Sayfaların birinde reklam mı gördünüz? İster istemez bakıyorsunuz.
Ne Televizyon kanalında ki kadar rahatsız ediyor sizi, ne de kızdırıyor.
Çevresinde ki yazılar nedeniyle mutlaka Reklama da bakıyor, inceliyorsunuz.
Üstelik para vermişsiniz, en ince detayına kadar okuyorsunuz gazeteyi.
Reklam görmeyi sevmiyor musunuz? Bir sayfayı çevirmeniz yetiyor.
Televizyon kanallarında olduğu gibi ne çılgına dönmek var, ne de keyfinizin kaçması.
Şimdi durup dururken bunu niye mi yazdık.
Yakın bir gelecekte Gazetelerin ortadan kalkacağı konuşuluyor.
Çoğu kişi de bu düşünceyi destekliyor.
Biz aynı kanıda değiliz.
Belki de, giderek azalan okuma alışkanlığı gazeteleri ileride sıkıntıya sokacaktır ama...
Gazetenin verdiği keyfi, muadili olabilecek başka bir araç veremeyecektir.
Hele hele Film ve dizi filmlerden tutun da Haber programlarına kadar "Vatandaşa izletmeme" anlayışı yerleşmiş olan Televizyon kanalları hiç mi hiç veremeyecektir.
..........

Kulüpten alacağa karşılık verilen çek'in hikayesi...
Eskişehirspor Başkan adayı Mesut Hoşcan ile, Es TV de konuk olduğu programda konuşuyoruz.
Söz dönüp dolaşıp, Eskişehirspor'un borçlarına geliyor.
Kulübün ne kadar borcu olduğu konusunda herhangi bir bilgiye sahip olmadığını söylüyor Mesut Hoşcan önce.
Ardından da...
-"Bu konuda herhangi bir şeffaflık çok" diyor.
Ardından, Kulüp başkanı Halil Ünal'ın kulüpten alacağının olup olmadığını soruyoruz.
Bu konuda da bilgisi olmadığını söyleyip;
-"Ama yarın genel kurulda çıkıp "Benim şu kadar alacağım var" derse, biz de bunun nereden kaynaklandığını sorarız" diye cevap veriyor.
Son olarak...
-"Peki sizin alacağınız var mı?" dediğimizde ise, ilginç bir olay anlatıyor.
-"Benim de alacağım var elbette. En son sağ olsun kulüp Başkanı Halil Ünal, benim alacağımın bir bölümü için çek yazıp göndermiş. Gelen çeke bir baktım ki, 2013 yılının Temmuz ayına kesilmiş çek. Hemen aradım kendisini. 'Ben bu çeki bozduramam' dedim. Nedenini sorduğunda ise, Haziran ayında Eskişehirspor'un kongresi var. Bu kongreyi nasıl olsa biz kazanacağız. O zaman Başkan olarak Eskişehirspor'un çekini tahsil edemeyeceğime göre, anlaşılan o ki bu çek bozdurulmayacak"
..........
BİRAZ DA
GÜLMEK LAZIM
Adam, karısı ile birlikte doktora muayene olmaya gider.Muayene bittikten sonra adam giyinirken, doktor muayene odasından çıkarak kadının yanına gelir ve kadına;
'-Kocanızın ölmemesini istiyorsanız şunları uygulayacaksınız;
1- Sabahları güler yüzle güzel bir kahvaltı hazırlayın ve işe mutlu gitmesini sağlayın.
2- Öğlen eve geldiğinde güler yüzle karşılayın ve güzel bir öğle yemeği ile takdir edildiğini hissettirin.Böylece günün geri kalan kısmını da iyi geçirmesine yardım edin.
3- Akşamları eve geldiğinde hafif ama özellikle sevdiği güzel yemekler hazırlayın.
4- Haftada en az üç kere, eğer isterse daha fazla birlikte olun.Ve tamamen tatmin olduğundan emin olun.' diyerek devam eder ;
'-Eğer bu dediklerimi eksiksiz uygularsanız kocanızın sağlık yönünden hiçbir problemi olmayacak."
Eve geldiklerinde adam karısına sorar;
"- Ne dedi doktor sana?"
Kadın ters ters bakarak cevap verir;
"-Çaresi yok...Ölecekmişsin.."

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi