Meritokrasi ya da Liyakat

Bir toplum, kendi ‘ortalama’ kültüründen fazlası olmaz. Bu söylediğimin içine biraz istatistik katsam ‘ortalama’ yerine yığılma noktası anlamına ‘medyan’ derdim. Bugün değineceğim kavram da bu ortalama veya medyan ile ilgili… Batı dilleri kökenli bir sözcük var: Meriktokrasi… Türediği “merit” sözcüğü İngilizce’de yararlık, değer, yetenek veya erdem anlamına geliyor.

Meritokrasi kavramı, daha çok siyaset ve yönetim alanlarında kullanılıyor. Ülkenin veya bir kuruluşun yönetim kademe ve anlayışında ilerlemenin koşulunun yararlık, yetenek ve erdem ölçütüne bağlı olmasını işaret ediyor.

İlk bakışta insana çok çekici geliyor. Yönetim kademelerine seçilen insanların yüksek nitelikli olması, gerçekten işlerin yolunda gitmesi için önemli bir adım olabilir.

Bu kadar güzel bir anlayış acaba neden seçim veya atama süreçlerine egemen olmuyor! Nitelikli insanlarla çok daha yüksek başarı ve verim düzeyleri elde edilebilecekken başka kriterlere göre seçim yapılıyor?

Eğer toplum içinde gerçek anlamda kalite anlayışı gelişmemizse kalitelinin tercih edilmesini beklemek, Müslüman mahallesinde salyangoz satmak gibidir. Bu nedenle meritokrasinin (nitelikli olanın seçilmesinin) bir ölçüt olması için toplumun buna uygun birikim ve hazırlıkta olması gerekir.

Geleneksel yönetim sistemimizde üst düzey yöneticiler, kendi altlarında kendilerinden daha becerikli kişilerin bulunmasını istemezler. Çünkü bu, üst düzey yöneticinin makamını tehdit anlamına gelir. Geleneksel anlayışa göre ‘akıllı’ bir üst düzey yönetici, kendi altında daha düşük yetenek veya beceri düzeyinde kişileri tercih etmelidir. Böylece ciddi rakipler yaratmazken ipleri de kendi elinde tutabilecektir.

Yine geleneksel anlayışa göre alt düzey yöneticilerin de ‘dikkat etmeleri’ gereken bazı yaşamsal davranış modelleri vardır. Bunlardan birincisi, kuruluş içinde yaşanan sorunları asla üst düzeye yansıtmamak, herşeyi güllü gülistanlık göstermektir. Böylece sorunlar nedeniyle üst düzey yöneticinin koltuğu tehdit edilmemiş olur. Sözünü ettiğim bu yönetim anlayışında kuruluşun gerçek fonksiyonlarının yerine getirilmesinden daha çok herkesin kendi makamını korumaya devam etmesi daha önemli bulunur.

Meritokrasi karşıtlığında bir başka dayanak daha var. Ülkenin veya söz konusu kuruluşun kaynaklarına erişmenin en kolay yolu, yönetim kademelerinde bulunmaktan geçer. Bu nedenle siyasi yandaşlara, hısım akrabaya, tanıdıklara rant dağıtmanın kolaylaştırmak yönetimde bulunmaktan geçer. ‘En hızlı’, ‘en iyi’ rant dağıtabilen yönetici, en çok tercih edilen yöneticidir. Eh; arada sırada ‘işe yarar’ bir şeyler yapıp bunu gazete manşetlerine taşırsa, bu da makamın korunması adına yeterlidir.

Bu yazı açısından son sözüm, alt düzey yöneticilerine... Gerçekten ülke veya kuruluş için çok yararlı işler yapıyor olabilirsiniz. Birikiminiz ve çalışkanlığınız, üst düzey yönetici olmanıza yetecek düzeyde olabilir. Ama bu niteliklerinizle üst taraftakileri rahatsız etmeye başlarsanız, ‘infaz edilen’ siz olursunuz. ‘Efendinizi’ eleştirirken veya daha ileri gidip onun rantını, makamını, ikbalini bir şekilde tehdit ederken hangi riskleri aldığınızı hatırlayın, derim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi