Neden Arkadaşlarımız Olmalı?

Neden arkadaşlarımız olsun isteriz? Arkadaş edinmenin arkasındaki duygu ve düşünceler nelerdir? Kişisel yaşamımıza baktığımızda çeşitli özne ve nesnelerle birlikte var olduğumuzu görürüz. Ailemiz, komşularımız, birlikte iş yaptığımız kişiler, evimiz, eşyalarımız, bizimle yaşayan diğer canlılar –yakınımızda veya uzakta… Yaşam sadece saydığım ve bunlara ekleyebileceğimiz varlıklardan oluşmuyor. Çok daha önemli olan, bu özne ve nesnelerle kurduğumuz ilişkidir.

Sağlıklı, mutlu veya sürdürmeye ikna olduğumuz bir yaşamı sağlamak için ilişkileri olan bir yaşantı gerekiyor. Bu ilişkilerin bir kısmı, Maslow’un ünlü piramidindeki yeme-içme, barınma ve korunma ihtiyacını tatmin ediyor. Bir kısım ilişkiler ise ‘onun varlığı’ ile bir güven iklimi oluşturuyor. Var olduğunu biliyoruz; bu da gerçekten bir insani ihtiyaç olan güven beklentisinin tatmini anlamına geliyor. Kanımca her türden insani ilişkinin ana ekseni güven olgusundan meydana geliyor. Bu eksende bir zayıflama olduğunda o ilişki de zarar görmeye başlıyor. Bu bağlamda arkadaşlığın temelini ağırlıklı biçimde güvenme ihtiyacının tatmininin oluşturduğuna inanıyorum.

İlişkisel güven ve güvenme olgusu, bir maddi veya fiziksel beklentiler demetinin tatmin edilmesinden farklı bir şeydir. Arkadaşımıza güvenmemiz, sadece onun işimizde yardımcı olması ya da bize herhangi bir şekilde maddi destek vermesi veya birlikte iyi zaman geçirmemiz gibi ‘tüketime dayalı’ bir temele dayanmaz. Arkadaşlık kişinin evrende, dolayısıyla yaşamda yalnız olmadığının doğrulanmasıdır. Yalnız olmadığımız konusunda bir güven iklimi oluşturmamıza yarar. Bu yalnızlığın çözüm ifadesi iletişim ve ilişki kurabilmektir. İletişimde bulunarak ve ilişki kurarak yalnızlık açmazını aşarız.

Yaşamı ilginç yapan en değerli olgulardan birinin tesadüfler olduğu kanısındayım. Yaşamımız boyunca güven ve güvenme ihtiyacımızı tatmin edecek ilişkiler ararız. Ama insan olarak bizi farklılaştıran tüm zihinsel becerilerimize rağmen arkadaşı bulmamız çoğu zaman kendi dışımızda gelişen olaylar örgüsünün bir sonucu olan tesadüfe bağlıdır. Kimi durumlarda bu tesadüfü yaratmak için farklı ortamlarda şans ararız. Dernekler, siyasi topluluklar, iş ortamları, aile nedeniyle oluşan birlikteliklerde yer alma nedenlerimizden biri, bize arkadaşı getirecek olan ‘potansiyeli’ yaratabilmektir. Bazen bu girişimler sonuç verir; kimi zaman da bir tesadüf tüm bu çabaların dışında kendi varoluşunu kurgular.

Tesadüfte bir gizem saklıdır. Tesadüf insan ilişkisini cazibeli yapmakta bu özel gizemini kullanır. Yeni insanlar tanımak, onların dünyasının özelliklerini bilmek, kişinin duygusal ve düşünsel yanlarına dokunabilmek arkadaşlığı çekici yapan heyecanı üretir.

Arkadaşlık tuhaf bir aynadır. Bir yandan karşımızdaki kişinin iç dünyasını gösterirken, diğer yandan kendimizi daha net ve açık görmemizi sağlar. İki insanın farklı iklimlerde farklı biçimlerde oluşmasının ayırdına varırız. Arkadaşlık ile iki insan arasında büyük bir tesadüf eseri oluşmuş bir yıldız geçidi açılır. Bu geçidin ötesinde neler olduğu ise ancak oradan geçip o yeni dünyaya dâhil olmakla öğrenilir. Arkadaşlık bu yeni dünyaya erişmemizi sağlar.

İnsanlık adeta çılgınca bir tüketim güdüsü ile dünyanın kaynaklarını tüketiyor. Ne denli korumacı olursak olalım, kaynakları tüketmeyi sürdüreceğiz. Bu nedenle yaşamımızı sürdürmek üzere bizimkine benzeyen (ya da bizimkine benzetebileceğimiz) yeni  dünyalar arıyoruz. Evrende toprağı, suyu, atmosferi, ısısı ve potansiyeli bizimkini andıran yeni yaşam alanları bulmaya çalışıyoruz. İnsanın iç dünyasını tatmin edecek arkadaşlıklar arayışında ise karşılaşacağımız dünyaların bizimkine benzemesi gerekmiyor. Pek çok durumda arkadaşlığın meydana getireceği estetik ve sinerji, iki bambaşka dünyanın birlikte bir yıldız geçidi yaratması ile oluşuyor. Bu nedenle arkadaşlık problemini zihinsel becerilerimizin bir aracı olan stratejilerle çözemiyoruz. Mutlu ve heyecan verici tesadüfler bu ilişki türünün özünü oluşturmaya devam ediyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi