Siyasette pek çok kişi bir yere aday olduğunda aynı cümleleri kurar...
Aynen şöyle derler;
-"Aslında hiç niyetim yoktu ama çevremdekiler aday olmam için büyük baskı yaptı"
Halbuki, yanında ki birkaç kişi dışında baskı falan yapan yoktur aday olması için.
O zaten kafaya koymuştur aday olmayı.
Bir iki kişinin de çıkıp "Yahu sen niye aday olmuyorsun?" demesini de fırsat bilip, atlar ortaya.
Eğer adaylığı başarısızlıkla sonuçlanırsa da;
-"Ben zaten çevre baskısıyla aday olmuştum. Aslında adaylık aklımda bile yoktu" demeyi de ihmal etmez.
Yine bazıları...
Aday olmayı kafasına koymuştur...
Sorulduğunda ise;
-"Önce bir arkadaşlarla görüşeceğiz, sonra teşkilatın fikrini alacağız. Bunun sonucunda ortaya çıkan fikir doğrultusunda aday olup olmayacağımıza karar vereceğiz" diye klişeleşmiş laflar söyler birbiri peşi sıra.
Halbuki...
Hem yakın çevre ile hem de teşkilatla yapılacak görüşme, "laf olsun torba dolsun" cinsindendir.
Yukarıda da söyledik ya...
Aslen kafaya koyulmuştur adaylık.
Yakın çevre ve teşkilat ne kadar "Sakın aday falan olma. Seni yerler" dese de kimse inandıramaz.
Çünkü...
Adaylığa kilitlenmiştir o insan.
Şimdi bunu yazmak nereden aklımıza geldi...
AKP Tepebaşı İlçe Başkanı Ahmet Sivri'nin bir açıklaması yansıdı gazetelere.
Ahmet Sivri diyor ki;
-"Adaylık için düşünce aşamasındayım" diyor.
Ardından da...
-"Eskişehir ve Ankara'da teşkilat ile görüşüp, ondan sonra karar vereceğim" diye de ekliyor...
Bize kalırsa, prosedürü yerine getiriyor Ahmet Sivri...
Zira...
Adaylık kafaya konulmuş bir kere...
Teşkilat ne derse desin nafile...