Olumlu Olmak


İnsanla ilgili hiçbir sosyal, kültürel, zihinsel özellik sabit değil; tümü bir noktadan başlayıp evrimleşiyor. İnsanın karakteri, bedeninin anne rahminde oluşması ile biçimlenmeye başlıyor. Bu oluşumda bebekliğin ve çocukluğun da önemli ve kalıcı etkileri var. Daha sonra yaşanan olumlu ve olumsuz olaylar insan karakterini bir deneyimler kitabına dönüştürüyor; aralarında bazıları olumsuz olabilen kalıcı karakter özellikleri yaratıyor. İlerleyen yıllarda insanın ruhsal yapısının değiştirilmesi tümüyle mümkün olamasa bile bazı iyileştirmeler ve geliştirmeler yapmak mümkün. Olumlu olmak da kısmen de olsa öğrenilebilir değişikliklerden…

Olaylara ve kişilere farklı açılardan bakabilmeyi becermenin önemli olduğunu düşünüyorum. Korkularımız ve alışkanlıklarımız genelde bizi sabit bir bakış açısına kilitlerler. Olumlu veya olumsuz yaşadığımız olaylara, deneyimlere birer ders olarak bakıp onlardan yaşam ilkeleri çıkarmak bize farklı bakabilme yeteneğini kazandırır. Böylece yaşamdan korkmadan, alışkanlıklarımıza takılmadan zihnimizi olumlu yönde koşullayabiliriz.

Aramızda özellikle yalnız kaldığında veya uyumak üzere başını yastığa koyduğunda kendiyle iç konuşmalar yapmayanımız yok gibidir. Ne mutlu başını yastığa koyar koymaz uyuyanlara... O anlarda o gün gelişen olayları, çözmemiz gereken problemleri içsel olarak gözden geçiririz. Bu süreçte önemli olan, iç konuşmaları olumlu bir yola sevk edebilmektedir. Kendimizle olan dağınık ve negatif iletişimi dışlayıp olumlu ama sınırsız olmayan iç konuşmalar yapabildiğimizde bunun yaşamımızın her anına ve noktasına yansıdığını neşeyle gözlemleriz.

İnsanın kendi değişimi için zaman ayırması gerekir. Bu seçimin bilinçli olarak yapılması bizi problem çözme işlerinde güçlendirir ve deneyim kazandırır. Örneğin her sabah o günü nasıl daha olumlu kılabileceğiniz üzerinde birkaç dakika düşünüp akıl yürütmenin yararlarını tüm günü keyifle geçirerek yaşayabilirsiniz.

Hiç kuşkusuz –bir algı farklılığı olarak– bunun aksi de doğru kabul edilebilir; olumsuz kurgularla başlayan bir gün (kendinizi o yönde güdülediğiniz için) muhtemelen sevimsiz olaylara gebe olabilecektir. Veya siz olanı biteni negatif bir bakış açısı ile içinize sindireceksiniz. Sabah saatlerinde o günü olumlu kurgulamak üzere ayrılan bir dakika, size neşeli, enerjili, eğlenceli ve başarılı bir tam gün olarak dönebilir.

Alışılmış tavırlarımız vardır. Öyle ki, bir durum karşısında ezberlenmiş gibi davranırız. Hatta bu, bizim için bir yaşam modeli haline gelmiştir. Bu tavrı değiştirmek üzere önce onu fark etmek, sonra sorgulamak belki uzunca bir süredir çözemediğimiz sorun ve sıkıntıların aşılmasının başlangıç noktası olabilir. Bunu başlatmak için alışılmış tavrımızı gözden geçirmek üzere birkaç dakika ayırabiliriz. Örneğin artık kendimizi her zaman yaptığımız gibi eleştirerek, beğenmeyerek ve kötüleyerek değil, belki biraz şımartarak, kendimize biraz pozitif ayrıcalık tanımayı deneyerek başlayabiliriz.

Yaşamımızı çekilmez kılan olgular arasında geçmişte yaşadıklarımızla ilgili pişmanlıklar önemli bir yer tutar. Onlara ah vah etmekten bugünü yaşamayı beceremeyiz. Bugünü kaybetmek ise devamla yarını kaybetmek anlamına gelir. En kısa sürede dün ile, geçmişteki pişmanlıklar ile hesaplaşmamızı bitirip bugünü yaşamaya ve olumlu olabilecek bir geleceğe hazırlanmaya başlamalıyız.

Sık sık andığım gibi, “dün dünde kalsın, cancağızım”, bugüne bugünle başlayıp yarın en güzel geleceği yaşamak lazım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi