Oy Verme Tercihi

Sadece genel ya da yerel seçimlerde değil; çeşitli vesileler ile değişik konularda çoktan seçmeli işler yapıyoruz. Ama seçim yaparken kullandığımız kriterleri yeterince gözden geçirip üzerinde düşünüyor muyuz? Herhangi bir adaya oy verirken yaptığımız akıl yürütmelerin yeterince sağlam olduğuna inanıyor muyuz? Bu soruları cevaplamak üzere seçim yapma ve oy kullanma modelimizi bir gözden geçirelim birlikte.

Bazılarımız oy kullanmaya bile gitmiyor. Gidenlerden bir kısmı, kendince uygun bir aday olmadığı için geçersiz oy kullanmayı tercih ediyor. Çünkü bazı yurttaşlar, seçilenin onun veya ailesinin yaşamını iyileştirecek değişikliklere vesile olacağı inancında değiller. Ülkedeki işsizlik sorununa veya geçim koşullarına veya diğer bazı ulusal göstergelere bakıldığında, böyle düşünen vatandaşlara hak vermemek elde değil. Hele ki; mevcut durumda veya geçmişte yönetim kademesinde olup da, geçmişte vatandaşın sorunlarını çözememiş olanların tekrar talip olmaları karşısında seçmenin kayıtsızlık ifade eden bu davranışına ne diyebiliriz ki?

Yukarıda dile getirdiğim tarzda bir yaklaşım dile getirildiğinde, çok iyi tanıdığımız bir itiraz geliyor. “Ama” deniyor “o zaman ötekiler iktidara gelirler.” İşte, bu mantıkla oy verenlerimizin büyük bir bölümü, ‘ötekiler gelmesin’ diye kötünün iyisi bir seçimde bulunmaya çalışıyorlar. Bizim ihtiyaç ve beklentilerimize uygun davranacak bir seçimde bulunacağımız yerde, ‘ehven-i şer’ bir seçim yapmaya çalışıyoruz. Bunun da akıllıca bir davranış olduğunu iddia ediyoruz.

Günlük basında partiler ve muhtemel adaylar arası çekişmelere bir göz atalım. Tartışmalar daha çok karşı tarafın başarısızlık ve beceriksizlikleri üzerine kuruluyor. Eleştiri ve karalama esaslı bir siyaset dünyası içinde yaşıyoruz. Vatandaşlar olarak bizden oy isteyenlerin konuşma ve yazılarına dikkat ediniz. Ne yapacaklarından daha çok, başkalarının yapmadıklarından şikâyet ediyorlar. Şikâyet ettikleri için de bizlerin onlara oy vermesini bekliyorlar. Sanki en çok şikâyet eden, en çok oy almayı hak edecek gibi… Bu durum, sadece bugüne özgü değil. İktidarda ve muhalefette başka partiler olduğunda da şikâyetlerden oluşan vaveylanın niteliği değişmiyor.

Bizden oy isteyenleri, alıcı bir gözle inceleyin. Onlara oy vermemiz için kendilerinin seçilmeyi ve iktidarı çok fazla istemeleri dışında haklı bir neden bulabilecek misiniz?

Geçmişte veya bugün için seçilmiş olanları bir elekten geçirin. Sizin için, aileniz için, şehrimiz, toplumumuz ve ülkemiz için hangi hayırlı hizmetleri yapmışlar? Ondan önceki dönemle bu dönem arasında ilgilendiğiniz bakış açısından hangi iyileşmeler sağlanmış? Gerçekleştirdiklerini söyledikleri değişiklikler, sizin ihtiyaç ve beklentilerinizle uyuşmakta mıdır? Siyasetin asli görevi vatandaşa hizmet olduğuna göre, aldığınız hizmetlerin sayı ve kalitesinde iyileşme olmuş mudur?

Çoğu zaman seçtiklerimizi, seçim kampanyaları dışında kesinlikle yakınımızda göremiyoruz. Kuşkusuz; seçilenlerin tümü, siyasi işlere ayırdıkları zamanlarının tamamını mahallemizde, semtimizde veya şehrimizde geçirmek zorunda değiller. Seçtiğimiz siyasilerin bazılarının başka ülke, bölge veya şehirlerde görevleri olabilir. Parti genel merkezinde veya parlamentoda ciddi görev ve fonksiyonlar yüklenebilirler. Ama bu genel doğrunun, bizim seçtiklerimiz özelinde geçerliliğini sınayabildik mi? Ortalıkta görünmeyen seçtiklerimiz, başka noktalarda ülkeye, topluma veya siyasete doğru hizmetler yapmaktalar mı? Örneğin parti genel merkezinde çalışan bir siyasetçi, hangi teorik, örgütsel veya proje başarılarını gerçekleştirmiş? Parlamento yoğun çalıştığını iddia eden bir seçilmiş, acaba halk yararına olan hangi yasanın yapılmasına temel taşı görevini yerine getirmiş? Bu kriterleri göz önüne aldığımızda, gerçekten doğru bir seçim yaptığımıza veya yapacağımıza inanıyor muyuz?

Bizden oy isteyen adaya sözümüz şu olmalı: “Neden sana oy vereyim? Sen oy almayı çok istiyorsun diye sana oy vermem, sence doğru ve ahlaklı bir davranış olur mu?”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi