
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Partiye çay içmeye bile gelmiyor veya gelemiyorlarsa...
Muhabirliğe başladığımızda kendimizi Doğru Yol Partisi Muhabiri olarak bulduk.
Öyle münasip görmüştü o yıllarda gazetenin yöneticileri.
Daha çocuk denecek yaşta hiç bilmediğimiz ve anlamadığımız Siyasetin içinde buluvermiştik kendimizi.
Siyasetçi değildik ama, siyasetin tam anlamıyla yapıldığı bir partinin içinde olduk.
O yılların kuşkusuz en popüler partisiydi Doğru Yol partisi.
Demirel yasaklı, Cindoruk Emanetçi Genel başkan ve ihtilal sonrası bir partinin var olma savaşı.
Doğru Yol Partisini takip edişimiz yıllar boyu devam etti.
Barajı aşamadığı günleri de gördük, iktidarda olduğu günlere de şahit olduk.
Geleneksel Pazar toplantılarının 10 kişiyle de yapıldığını biliriz, Üç katlı binanın insanları almadığı günleri de.
Binlerce haber yaptık parti ile ilgili.
Bir ara, mevcut 600 delegesinin 600'ünü de oturduğu eve kadar bilir olduk.
Partide yaprak kımıldasa haberimiz olurdu.
Kongrelerde, adayların hangisinin seçileceğini birkaç oy yanılma ile önceden bilir hale gelmiştik.
Partinin fikirlerini benimsemiyor olmamıza hatta, sol görüşlü olmamıza rağmen, sırf bu yüzden pek çok kişi DYP li bilirdi bizi.
Netice olarak...
Doğru Yol Partisini, DYP'li olmadığı halde, DYP lilerden daha iyi bilen biriydik.
Bize göre, partinin en büyük özelliği Saygı ve Vefa idi...
ADAY OLUP SEÇİLEMEYEN,
KONGREDE KAYBEDEN ERTESİ GÜN
YİNE PARTİDE OLURDU
Partiye şu veya bu şekilde hizmeti geçmiş insanlar, resmen baş tacı edilirdi DYP'de.
Pazar toplantısında, oturma alanının Sağ tarafı, geçmişte partiye hizmet etmiş eski Milletvekilleri, Belediye Başkanları ve en yaşlı üyelere ayrılırdı.
Hiçbir Pazar sektirmezlerdi toplantıya katılmayı.
Her zaman söz hakları vardı.
Parti yöneticileri, toplantıya başlamadan önce ilk onların elini öper, ondan sonra toplantı divanı oluşturulurdu.
Aday olup seçilemeyen, kongrede kaybeden, listeye dahi alınmayan, ertesi gün Partiye gelir "Biz dava adamıyız" diyerek, toplantı salonunda ki yerini alırdı.
Böylece...
Hak ettikleri saygıyı da alırlardı.
Öyle kitaplarında Küsmek, partiden elini ayağını çekmek, "Benim hakkım yendi. Kendi başınızın çaresine bakın" demek falan yoktu.
CHP'DE DE PARTİYE KÜSÜP
KENARA ÇEKİLEN PEK OLMAZDI
Sonra, görev icabı Cumhuriyet Halk Partisi'ne takılmaya başladık.
Orada da benzeri bir manzara vardı.
Her toplantıda, partinin geçmişte görev yapmış isimleri en ön sırada yerlerini alır, bu insanların sürekli etrafları dolar ve ağızlarından çıkan sözlere fazlasıyla itibar gösterilirdi.
Parti içinde ki mücadele bir yana...
Partinin geçmişte Milletvekili, Belediye Başkanlığı, Meclis üyeliği yapmış isimleri, itibarlı isimlerdi.
Tıpkı DYP de olduğu gibi...
Kaybedilen seçim sonrasında, küsüp darılan olmaz ve parti binasına gelmeyi sürdürürdü.
Dahası...
Kongrede karşısında yer almış insanlar bile bu isimlere saygı duyardı.
İKTİDAR PARTİSİNDE
KAYBOLAN KAYBOLANA
Gelelim İktidar Partisine...
10 yıllık bir geçmişi olan AKP, bugüne kadar topu topu birkaç dönem yaşayabildi.
Bu 10 yıl içinde partide görev yapan İl ve ilçe Başkanları ile milletvekili ve Belediye Başkanlığı yapmış isimlerin sayısı bir elin parmaklarını bile geçmez.
Baktığınızda...
Bugüne kadar partide il ve ilçe Başkanlıkları ile, milletvekili ve Belediye Başkanlığı yapmış insanların hiçbiri ortada yok.
Osman Yüksel, Fikret Dönmez, Murat Canözer,Ayşe Fert Dökmeci, Muharrem Tozçöken, Fahri Keskin, Hasan Tuç, İbrahim Poyraz, Tacettin Sarıoğlu...
Bu isimlerin yanı sıra, partinin kuruluşunda görev almış, partinin çeşitli yönetim kademeleri ile Meclislerde görev yapmış birçok isim var
Hepsi köşeye çekilmiş vaziyette.
Bırakın yapılan toplantılarda gözükmelerini...
Parti binasına çay içmeye dahi gelmiyorlar ya da gelemiyorlar.
Gelseler de, lazım olan itibar ve saygıyı göremiyorlar.
Sonuç olarak...
DYP ve CHP de yaşayıp bizzat gördüğümüz durum, AKP'de ne yazık ki yok.
Bundan sonra olmasına da imkan yok.
Çünkü...
Temelde böyle bir anlayış yok.
Şimdi kalkıp diyeceksiniz ki; "O saydığın partiler ya dibe vurdu, ya da iktidar olamıyor. Ama AKP üç dönemdir oylarını yükseltiyor"
Haklısınız.
Siyaset dediğiniz de böyle anlam veremediğiniz bir şey işte...
...........
Odunpazarı rekora hazırlanıyormuş...
Odunpazarı Belediyesinde nedendir bilinmez bir "rekor kırma" hevesi var.
Daha öncesinde de "100 Bin Ağaç" dikilmesi ve "3,5 Milyon Turist beklentisi" gibi rekorlara imza atılmasından bu durum açıkça ortaya çıkıyor.
İşte bu rekor hevesi başka bir alanda da baş göstermiş.
Odunpazarı Belediyesi önümüzde ki günler içinde, en büyük iftar sofrasını hazırlama rekoruna imza atacakmış.
Hamamyolunun başından itibaren kurulacak olan iftar sofraları, Sıcaksular'a kadar uzanacak bir uzunlukta olacak ve böylece Eskişehir'in en büyük iftar sofrası rekoru da kırılacakmış.
Böylece...
İftarlarını Hamamyolunda ki Odunpazarı Belediyesinin iftar sofralarında açanlar da, rekora ortak olabileceklermiş.
.........
Biraz da gülmek lazım
Bir gün Karadenizli Temeli Amerika da trafik polisi yapmışlar.
Amerika da mutlaka 1 ceza kesmek mecburiymiş.
Tabii temel akşama kadar kimseye ceza kesememiş,tam görevi bırakacak ileriden bir bisikletli geliyormuş,temel adama;
_ DUR hemşerim sana ceza yazacağım demiş.
-Adam da hemen bana ceza yazamazsın ben papazım demiş
-Temel de: ne olusun o...l sana ceza yazacağım demiş
-Adam benim sağ kolum da İsa peygamber
sol kolumda ise Meryem ana var demiş
-Temel de bu lafın üzerine çakmış lafı
-ŞİMDİ ANANI BELLEDİM BİR BİSİKLETE ÜÇ KİŞİ BİNDİN HEEEEE