
Vedat Alp
‘’Satılırız’’ diyorlardı da bu kadar ucuza satılmayı beklemiyorlardı
Kamuda çalışan işçileri kapsayan Toplu İş Sözleşmesi imzalandı.
Önce Türk-İş ve Hak-İş Kamu Çerçeve Protokolü’nü kabul etti.
Arkasından da o iki konfederasyona bağlı sendikalar imzayı attı.
Toplu İş Sözleşmesi’nin imzalanmasının işçileri sevindirmesi gerekir.
Ama ne gezer…
İşçilerde sevincin ‘’S’’ si bile yok.
Tam aksine hayal kırıklığı ve öfke var.
Günlerce eylem yaptılar.
Yürüdüler, çadır kurup nöbet tuttular.
Hepsi boşuna…
İşçiler Türk-İş ve Hak-İş yöneticilerinin haklarını koruyacaklarına pek inanmıyorlardı.
‘’Her sözleşme döneminde olduğu gibi yine satarlar’’ diyorlardı.
Ancak bu kadar ucuza satılmayı da beklemiyorlardı.
Hayal kırıklığı yaşamalarının nedeni de bu zaten…
Gerçekten çok ucuza gittiler.
Harb-İş Şube Başkanı Hasan Atak değerlendirmelerde bulundu.
“Siz işverene ilk 6 ayda %90 taleplerle gidip de bunun karşılığında sadece bunun üçte birini alabiliyorsanız bu başarı değildir. Bu ciddi anlamda bir başarısızlıktır. Bu dönem yine beklentilerimizi karşılamayan, beklentilerimizin çok uzağında bir kamu çerçeve protokolü imzalandı.Şimdi masaya gidip de ne talep ettiğiniz ve karşılığında ne aldığınız çok önemli. Siz 8 sayfa 9 sayfa taleple gidiyorsunuz. 20'nin üzerinde maddeyle gidiyorsunuz. Ama bu maddelerin üzerinde sadece 3 veya 4 maddenizde ufak tefek değişiklikler yaparak size geri dönüş yapılıyor. O nedenle kamu çerçeve protokolünün bu şekilde imzalamaması gerektiğini düşünüyorum ben. İmzalayan genel başkanların ve tüm buna imza atan TÜRK-İŞ yönetimi ve HAK-İŞ yönetiminin de bu konuda büyük bir vebal altına girdiğini düşünüyorum. Protokolün bu başarısızlığından dolayı bu süreci yürüten ve imza koyan bütün yetkililerin, sorumluların istifa etmesi gerektiğini düşünüyoruz:’’
Hasan Atak ‘’imzayı atanlar istifa etmeli’’ diyor.
Ancak dediğinin olmayacağını çok iyi biliyor.
Bu iş o sendika yöneticilerinin ilk kez yaptığı bir iş değil ki…
Her sözleşme döneminde aynısını yaptılar.
Bugüne kadar çoktan istifa etmiş olmaları gerekirdi.
Hasan Atak kendi üyelerine yönelik de değerlendirmelerde bulunuyor.
“Türkiye birçok alanda olduğu gibi maalesef çalışma hayatı açısından da adaletli olmayan demokratik olmayan bir noktaya doğru ilerlemiş vaziyette. Grev yasakları için de artık milli güvenliği tehdit edici diye bir bahane uydurdular, her şeyi buna bağlıyorlar. İşçinin elinde kullanabildiği tek şey bu. Talepler yerine getirilmediyse işçi memnun değilse eylem yapar bu yasal haklardır bunlar. E siz bunu da bizim elimizden aldıktan sonra bir anlamı kalmıyor ki. Arkadaşlarımız iş bitiminde hafta sonu tatillerinde ek iş olarak nereye gidebiliriz diye düşünüyor. Siz insanlara milyon dolarlık uçağı teslim edip bunu yap diyeceksiniz maaş konu olunca 3-5 kuruşu reva göreceksiniz. İnsanlar bize diyor ki çok yüksek maaş alıyorsunuz diyor. Ülkede asgari ücretli olarak emekli maaşıyla geçinenleri de biliyoruz bu ciddi bir sıkıntı fakat bizi emaellerinizle kıyaslamanız gerekir. Bu iş yerlerinde çalışan insanların milli gelire katkısı nedir? Bunun karşılığında bu insanlara ne ödüyoruz? Yani Hava Kuvvetleri'nin envanterindeki bütün savaş uçaklarına biz bakıyoruz. ‘’
Değerlendirmelerine itiraz etmek olanaksız.
Doğru değerlendirmeler.
İşkolunun gerçeklerini dile getiriyor.
O gerçekleri herkes çok iyi biliyor aslında…
Ancak bilmezden geliyorlar.