
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Seçim kazanıldığında, Büyükerşen ya da AKP den daha çok sevinenler olacak anlaşılan
Pek çok insana göre Siyaset, takım tutmaktan ibaret.
Ya, Atadan babadan gelen düşüncenin körü körüne sürdürülmesi var...
Ya da, bir parti liderine duyulan hayranlık.
Bu duyulan hayranlık öyle bilgiye, donanıma, birikime falan da bakmıyor.
Yürüyüşünü seviyor mesela...
Ya da, giyim tarzını.
Sırf "Yakışıklı" bulduğu için oy verenler bile mevcut.
Bu gibi insanlar için, liderin söylemleri, partilerin program ve tüzükleri, hangi konuda ne düşünüldüğünün hiç mi hiç önemi yok.
Sevdiği bir adam ve bir de o adamın karşısında olanlar var o kadar...
Öylesine basite indirgenmiş ki siyaset anlayışı...
-"O kazansın yeter" ya da "O kazanmasın yeter" e bağlanmış işler.
Kimin ne söylediğinin hiç önemi yok.
Seçildikten sonra ne yaptığının da...
Benzeri bir durum Eskişehir'de de yaşanmıyor değil hani.
Tıpkı yukarıda sıraladığımız özellikte insanlar var.
Sayıları bir hayli fazla...
Üstelik bu insanlar siyasette etkin görünüm içindeler.
Ama, siyaset adına bildikleri hiçbir şey yok aslında.
Ne arkasından gittikleri insanı tam anlamıyla tanıyorlar, ne de o insanın mensup olduğu siyasi partinin düşünce ve özelliklerini biliyorlar.
Adeta takım tutar hale gelmişler.
Örneğin;
-"Büyükerşen kazansın da, ne olursa olsun" diyorlar...
Diğer taraftan bakıyorsunuz...
-"Büyükerşen kaybetsin de, gerisinin önemi yok" diyenlerle dolu şehir.
Aynı şekilde...
-"AKP kazansın da, ne olursa olsun" diyenlerle, tam tersini söyleyenler de bir hayli fazla.
Dolayısıyla...
İş şuraya geliyor...
Büyükerşen seçimi kazanırsa, buna Büyükerşen'den ve CHP den daha çok sevinenler olacak.
Diğer taraftan...
Büyükerşen seçimi kaybederse, buna AKP den de daha çok sevinenler çıkacak.
Çünkü...
Birçok insan siyasetin S'sini bile bilmeden, siyaseti intikam aracı olarak kullanmayı öğrenmiş.
Güya, kaybeden üzerinden birileriyle hesaplaşacaklar kendilerince.
Tüm bağırıp çağırmaları sırf bu yüzden...
Kesinlikle siyaseten değil...
İşin tuhaf tarafı...
Hem Büyükerşen'in, hem de AKP'nin, bu insanların körü körüne desteğini yiyor olması...
.........
Demek ki eleştiriler işe yaramış
CHP de ilçe danışma kurulları yapıldığı geçtiğimiz aylarda.
Önce Odunpazarı, ardından Tepebaşı.
Her ikisi de hayal kırıklığı yarattı.
Çünkü...
Her iki ilçe danışma kurulu 10-15 kişiyle yapılabildi.
İlçe Danışma kurullarının ardından yazmıştık.
-"Madem bu kadar kişimle Danışma Kurulu yapacaktınız, o halde niye 350-400 kişilik salon tutuyorsunuz? Madem bu kadar büyük salon tuttunuz, o halde o salonu niçin doldurmuyor sunuz" diye.
Hatta.
İktidar Partisinin danışma kurumlu toplantısını nasıl şova dönüştürdüğünü örnek vermiştik.
Tüm bu eleştirilerden sonra il Başkanı Erma Gölet çıkıp;
-"İl Danışma kurulu farklı olacak" demişti.
Gölet'in "Farklı olacak" dediği Danışma kurulu dün toplanmış.
Tüzük gereği, toplantıya çağrılması gerekenler çağrılmış yine.
Ancak...
Çağrılanların tamamına yakını katılmış toplantıya.
Üstelik...
İlçe danışma kurullarının aksine, daha bir düzen ve disiplin varmış.
Yaka kartlarından tutun da, konuşma sırasına kadar güzel bir danışma kurulu yapmış CHP.
Demek ki...
İlçe Danışmalara yapılan eleştiriler, bir anlamda etkisini göstermiş...
..........
Bizimkiler de Bakanlık hayali kuruyor mu acaba?
Başbakan'a kabine değişikliğini sordular.
Ortada fol yok yumurta yokken.
O da çıkıp "Her an her şey olabilir" dedi.
O bunu dedi ya...
Gündem de oluşuverdi.
Kabinede değişiklik yapılacağı, birden ortaya çıkmış oldu.
Bunun üzerine...
Kabineden muhtemelen gidecek bakanlar sıralanmaya başladı.
Bunun ardından kesinlikle, muhtemel Bakan olabilecek isimler sıralanmaya başlayacak.
Bu sırada...
Gitme ihtimali konuşulan bakanları uyku tutmayacak.
Öte yandan...
Bakan olma ihtimali taşıyanlar heyecandan uyku uyuyamayacak.
Tüm bunlar olurken insan ister istemez merak ediyor.
Bizimkilerde de böyle beklenti oluşacak mı acaba?
............
BİRAZ DA
GÜLMEK LAZIM
İdris'le Dursun, kahvede ayrı masalarda hafif sıkkın oturuyorlar.
İdris sesleniyor:
- Bana "ayran" desene...
- Ayran!
- Uyy, ben da senun karuna hayran!
Fena halde bozulan Dursun, biraz sonra İdris'e sesleniyor:
- Bana "gazoz" desena...
- Gazoz...
- Uyy, ben da senun karini öptum...
İdris, dudak büküyor:
- Bu söylediğunun kafiyesi yoktur...
Dursun sözü bağlıyor:
- Kafiyesi yoktur ama asli vardur!