
2-Sedat AYDOĞAN (DETAY)
ŞEHİR MERKEZİNE ARAÇ GİRİŞİ YASAKLANSA MI ACABA?
Ne yalan söyleyelim uzun zamandır kent merkezine giremiyorduk.
Daha doğrusu şehir içi trafiğe girmemek için elimizden gelen bütün çabayı gösteriyor, şehir merkezinde çok fazla vakit geçirmiyorduk.
Bu yüzden valilik çevresindeki trafik düzenlemelerine ilişkin gözlemlerimiz daha önce olmamıştı.
Yani valiliğin her iki yanı da trafiğe komple kapatılmış vaziyette.
"Araçla girer girmez hemen kovalanıyorsunuz!"
***
Nereden mi biliyoruz?
Valilik meydanı ile Merkez Bankası arasında basın araçları için 3-4 araçlık bir yer vardı.
Gazeteciler araçları ile burada duraklama yapar, merkez, valilik ve belediyedeki basına dair gelişmeleri takip etme imkanı bulurlardı.
Ne var ki Urfa'ya giden Vali döneminde hem valilikteki basın bürosundan oldu gazeteciler, hem de buradaki park alanından.
"Valilik meydanı yapacağız" diye gazetecilerin 3-4 araçlık park yerine göz diktiler.
Hadi yapılan düzenleme bir şeye benzese amenna fakat;
"Dımdızlak" bir düzenleme için gazetecilerin haklarını ellerinden aldılar.
***
Biz yine de "eski günlerden kalma alışkanlık" diyerek aracımızla aynı yere giriş yaptık.
"Basın plakamız" olduğu için çok sorun çıkmadan, valilikte takriben 5 dakika sürecek işimiz için aracımızı duraklatabileceğimizi düşündük.
Ancak daha caddeye girer girmez, trafik polisinin hışmına uğradık.
Gazeteci olduğumuzu, sadece birkaç dakikalık işimiz olduğunu söylememize rağmen, "Büyük suç işlemişiz gibi" bir tavırla karşılaştık.
Sert sözler, el kol hareketleri falan...
Biraz üstelesek adam bizi kelepçeleyip götürecek, o derece kızgın.
"Bir daha girer miyiz oraya tövbe!"
***
Oysa işimiz sadece yenilenen basın kartını teslim almaktı.
Sonra "basın kartının hiçbir işe yaramadığını" düşünerek kartı almaktan vazgeçmeye yeltendik.
Yanımızdakiler bunun doğru bir seçim olmadığına ikna etti.
Çünkü şehri yöneten belediyeler basın kartına olan ilgilerini sürekli belli ediyorlardı.
Araçlarımızı şehrin istediğimiz yerine "ücretsiz" park edebiliyoruz örneğin...
İşimizi kolaylaştıracak, şehir hayatında düzenlemelerle karşılaşıyoruz ayrıca.
Ancak;
Kartı veren valilik, o kartı tanımıyor iyi mi!
Hatta ve hatta daha önce size tanınan bir park yerini bile size çok görüyor.
Basın plakanıza rağmen polisiniz hiç çekinmeden fırçayı basıyor.
Ne kadar acı!
***
Ne anlatacaktık, nerelere daldık.
Kendi derdimizle kafanızı şişirdik.
Hemen topluyor, asıl anlatmak istediğimize dönüyorum...
Dedim ya;
Valiliğin her iki yanındaki caddeler trafiğe kapatılmış diye!
Ne yalan söyleyelim çokta iyi olmuş.
Araç sesi yok, gürültü, keşmekeşlik, kaos hiç birisi yok.
Sessiz sedasız gezen insanlar, dükkânlarının camını silen esnaf, birde araç girmesin telaşındaki polisler var.
Yani tıpkı özlediğimiz şehir merkezi gibi!
Hani Büyükerşen diyor ya;
"Londra'da falan araçlar şehir merkezine giremiyor, sokulmuyor" diye...
Bir denense fena olmaz mı?
En azından "valilik bölgesine aracımızla geremiyoruz" diye derdimizde ortadan kalkmış olur,
Hem de şehir merkezi derin bir nefes alır.
Ne dersiniz?