4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

ŞİDDET ÇÖZÜM DEĞİL

Ankara mitinginde, Başbakan Sayın Erdoğan, 'Bunlara çapulçu dedim. Tencere tava çalıyorlar. Türk bayrağını yaktılar. Camilerimize ayakkabılarıyla girdiler. Camilerimizde içki içtiler." sözleri, kutuplaşmaya, ciddi katkıda bulundu. Oysa siyasetçinin görevi, gerginlik yaratmak, değil, mevcut veya oluşacak gerginlikleri ve kutuplaşmaları ortadan kaldırmaktır.
Sayın Erdoğan, "Yarın İstanbul'da mitingimiz var. Taksim ya boşaltılacak, ya da biz boşaltacağız" sözleri ile eylemcilere, bir gün müsaade ettiği halde, mitingden üç saat geçmeden, polisin, gezi pakına müdahale etmesi, etik olmadı.
Ayrıca polis basınçlı su sıkarak, gaz bombası atarak ve TOMA' ların arkasına sığınarak, Gezi Parkı'na girdi. Kadın, erkek, çocuk, yaşlı, engelli, ayırımı yapmadan, yapılan müdahale sonucu, onlarca insan hastanelik oldu. Türkiye olayları, kaygıyla izlendi!
Bu gelişmelerde, suçlu aramak yerine, nedenleri üzerinde durmak gerekir. Çünkü Batı'nın büyük güçleri, çıkarları zarar gördüğü an, dünyanın, birçok ülkesinde bazı siyasileri ve olayları kullanıp, ülkeleri çökertmişlerdir. O nedenle de "İKTİDAR" ve "MUHALEFET" olayları çok iyi analiz yapmalı ve aklıselim davranmalıdır.
Ayrıca Gezi Parkı ile ilgili gelişmelerde, şiddetin çözüm olmadığı görüldü. Polisin aşırı güç kullanması karşısında tepki, tüm ülkeye, hatta dünyaya yayıldı. Oysa gezi parkı ile ilgili alınan her karar, kamuoyu ile paylaşılsa, kentlerde uygulanacak projelere, halk katılımı sağlansa, kişisel özgürlükler güvence altına alınsa, olayları büyütecek sözcükler kaçınılsa, bu tür olaylar gündeme gelmeyecek, son günlerde ülkemizde yaşanan, olaylarda yaşanmayacaktı.
Aslında ülkemizde, değişik görüşlerdeki aydınlar, şiddetin çözüm getirmediği, savaş dilinin artık bırakılması gerektiği, sorunun militarist asayiş politikalarıyla değil, insan yaşamını merkeze alan, sivil açılımlarla çözülebileceğini, hususunda fikir birliği içinde oluyorlar. Ancak sorunların çözümünde, iktidar ve muhalefet bir türlü " ORTAK PAYDA" da buluşamadıkları gibi, sorunların çözümü önünde de engel oluşturuyorlar.
Elbette Türk halkı, barışçıl çözümlere her zaman sıcak bakmıştır. Ancak bu ortam, emperyalist ülkeler, dış ve iç şer odakları tarafından, sürekli engellenmiş ve etnik, dinsel ve ideolojik gelişmeler, sürekli körüklenmiştir.
Terör nedeniyle, binlerce insanımız öldü, sosyal dokumuz tahrip oldu. Barışı sağlanması için silahlı eylemlerin durması, hep söylendi ama bir türlü barış hayata geçirilemedi. Çatışma ortamının sona erdirilmesi için, siyasi otorite tarafından, ciddi bir açılımların gerektiği hep vurgulandı.
Ne var ki, bazı kesimler, bu açılımları ve sivil çözüm dinamiklerini, barıştan yana değil de çıkarları doğrultusunda kullandılar. Ancak, çatışma ortamının, tamamen sona ermesi için, eylemde, fikirde ve yüreklerde silahların bütünüyle susması gerektiğini hep vurguladılar ama el altından da bu çatışmalara zemin hazırladılar.
Öte yandan yaşanan acılar, yeri doldurulamayacak kayıplar göstermiştir ki, şiddet, çözüm getirmiyor. Demokratik ortamın yaratılabilmesi için, şiddetin her türünün durması ve reddedilmesi gerekiyor. Gezi parkı ile ilgili gösterilerde, polisin müdahalesi eleştirildi ama aşırı uçların, şiddeti göz ardı edildi.
Elbette sorun, Türk milletinin sorunu, hepimizin çabalarıyla ancak bu topraklarda çözülebilir. İstemler ve hedefler, bu ülkenin kurulu düzenini bozmamalı, en önemlisi de dış ve iç şer odakların, hedeflerine de hizmet etmemelidir. Çünkü başka bir Türkiye yok. O nedenle de çözümün sorumluluğunu da siyasi irade üstlenmelidir.
İnsan hayatını, temel alan bir güven ortamı yaratılmasını, yanlış yolda olan ve şiddete karışan insanlarımızın, toplumsal-kamusal hayata katılabilmelerini sağlayacak yasal düzenlemelerin yapılmasını, şiddet ortamının tümüyle sona ermesini kim istemez. Ancak bugüne kadar, bu yöndeki tüm yasal düzenlemeler, maalesef yanlış algılandı. Ülkeye fayda değil zarar getirdi. Getirilen afların, verilen tavizlerin de faydası olmadıdı.
Ayrıca nüfusun, geniş bir kesiminin iradesinin, parlamentoya yansıması, yüzde on seçim barajının indirilmesi, temsilde adaleti sağlayacak önemli bir adım olduğu gibi, demokratik yaşamında, zenginliği olacaktır.
Ülkemizden, yoksullukla gelen umutsuzluk kıskacının kırılması, bölgeler arası ekonomik ve sosyal eşitsizliklerin aşılmasına yönelik, yeni bir hamlenin başlatılması isteniyor. Ancak bu alanda yapılan bölgesel çalışmaların, nasıl çarpıtıldığı veya kişisel çıkarlara dönüştürüldüğü de göz ardı ediliyor.
Ülkemizde, herkes, özgürlük ve güven içinde yaşamak, önerilerinin de dikkate alınmasını ister. Ancak bu istemekle olmuyor. Bu alanda her kesim, özellikle de İKTİDAR ve MUHALEFET, elini taşın altına koymalı, şiddeti yaratan nedenler üzerinde düşünmeli, yaptıklarını ve yapmadıklarını, samimi bir şekilde sorgulamalı, üzerlerine düşen görevleri de eksiksiz yerine getirmeleri gerekir. Çünkü başka bir TÜRKİYE" yok.

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi