4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

ŞİDDET ÇÖZÜM DEĞİLDİR

BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Diyarbakır olaylarını hatırlatarak, Suriye ile Türkiye'yi, aynı kefeye koydu. Demirtaş; "Nasıl ki Suriye'deki isyanın durmasının tek koşulu demokrasinin gelmesi diyorsanız, aynı şey, Türkiye için de geçerlidir" dedi.
BDP Genel Başkanı Demirtaş, Tunus'ta başlayan, diğer Arap ülkelerine de sıçrayan halk hareketinden, güç mü aldı bilinmez, sürekli itaatsizlikten bahsediyor. Ancak "ARAP BAHARI" nın, çözüm değil, kaos getirdiğini de unutuyor. Oysa çağımızda, sorunlar, isyanla değil "DİYALOG" la çözülür.
Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde, 40 civarında Kürt isyanı oldu. Ulusal Kurtuluş Savaşımızın başlangıcındaki Kürt isyanlarından, bugüne kadar Ankara'ya, Kürt sorununun tanınması için baskı da yapıldı. 1920 yılından, 1938'e kadar, gerçekleşen ondokuz Kürt isyanının ve 1978'den bugüne yaşanan, PKK terörünün hedefi aynıdır: Türk Devletine, bir Kürt sorunu kabul ettirip, Türkiye Cumhuriyeti topraklarının parçalanmaktır. Bu senaryoların arkasında, hep batı ülkeleri oldu. Fatura ise Türk ve Kürtlere kesildi.
Aslında Perşembenin gelişi, çarşambadan belliydi. Bir cemaat tarafından düzenlenen, 4-5-6 Temmuz 2008, tarihleri arasında Abant Platformu'nda, ''Kürt Sorunu: Barışı ve Geleceği Birlikte Aramak'' konulu 17. toplantısında, akıl almaz öneri ve tespitler yapılmıştı.
Toplantıda, araştırmacı-yazar! Mustafa Akyol, "Bütün Türkiye Kürdistan'dır. Başkent İstanbul'dur" gibi, sözler söylemişti.
O toplantıda, Cengiz Çandar' da," Kürt nüfusun yoğun olduğu bölgelerde Kürtçe resmi dil kabul edilmeli, trafik levhalarındaki uyarılar da Kürtçe yazılmalıydı. Lazların yoğun olduğu bölgelerde Lazca, Çerkezlerin yoğun olduğu bölgelerde Çerkezce, Boşnakların yoğun olduğu bölgelerde de Boşnakça resmi dil olsun. Trafik levhaları da buna göre düzenlenmelidir" ifadelerini kullanmıştı.
Elbette bölgemiz, iç içe ve karmaşık bir yapıya sahiptir. Her toplum, grup, kendi kültürel varlığını, yaşamak ister. Bu da bir zenginlik ve sağlıklı bir yaklaşımdır. Sorun emperyalist ülkelerin, bundan yararlanmak isteyerek senaryolarını gerçekleştirmek istemesidir. Hedefleri ise bu kültürel farklılıkları, ulusal çıkarlarla çatıştırmaktır. Oysa etnik, mezhepsel ve kültürel toplumsal yapıların zenginliği ve birlikteliği ile sağlanır. Bu zenginliği, korku ve endişe kaynağı gibi görülmemesi gerekir. Bunu, bir zenginlik faktörü gibi algılamalı ve ona göre davranmalıdır. Ancak, ayrılıkçı düşüncelere kesinlikle müsaade edilmemelidir.
2009 yılında, AK Partili TBMM İdare Amirlerinden Hüsrev Kutlu, "PKK, o kadar adam öldürdü, terör uyguladı. Onlara şimdi bir takım haklar veriliyor. Devlete sadakatle bağlı olan diğer etnik gruplar da haklarını almak için, aynı yola mı başvursunlar?'" demişti.
Bu öneri mi etkili oldu binmez ama yeni Anayasa hazırlıkları dolayısıyla, bu yönde teklif verilmeye başlandı. TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu, bünyesinde kurulan alt komisyonlar sivil toplum örgütlerinin önerilerini almaya devam ediyor.
Rum, Ermeni, Kürt ve Süryanilerin ardından Lazlar da anayasa taslağını sunarak, "1800 yıldır bu topraklardayız. Biz de söz sahibi olmak istiyoruz" dedi. Taslakta, anayasanın 3. maddesindeki 'milletin bölünmezliği' vurgusunun kaldırılması istendi. Bunun gerekçesi ise "Ülkenin ve devletin bölünmezliği, biz Lazlarca da savunulan bir ilkedir. Ancak neredeyse, dünyanın hiçbir ülkesinde homojen bir topluluğun olmadığı gerçeği düşünüldüğünde, bu hükmün, ülkemizde var olan etnik çeşitliliğin inkârını işaret ettiği söylenebilir" denildi. Ayrıca Lazca eğitim talebiyle gündeme gelen SİMA Laz Kültür ve Dayanışma Vakfı, TBMM'ye sunduğu anayasa taslağında pozitif ayrımcılık talep etti.
Arap ülkelerine, "DEMOKRASİ" getirmek amacıyla gündemde olan, "ARAP BAHARI", Kuzey Afrika ülkelerini, özellikle de Ortadoğu'yu yenide şekillendirerek, bu ülkelerdeki doğal zenginlikleri sömürmeye yönelik olup, Libya, Tunus, Mısır Suriye ve diğer ülkelere, kaos, kan ve gözyaşı getirmiştir. Irak' ın, durumu ise ortadadır.
Türkiye'de, yaşayan herkes, özellikle de DTP ve diğer siyasiler, artık gerçekleri görmelidir. Çerkezler, Lazlar, Türkmenler, Gürcüler, Yörükler, Boşnaklar, Arnavutlar, Makedonlar, Kürtler, Bunların hepsi Türkiye Cumhuriyetine oluşturmuşlar, kız alıp, vererek akraba olmuşladır. Bu birlikteliği bozanlar, bu insanlarımıza karşı ihanet içindedir.
Öte yandan PKK, DBP KCK adına yapılan açıklamalarda, şiddet savunuluyor ve gençler eylem yapmaya çağrılıyor. BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Van'da" Biz özgür olmaya, kesin karar verdik. Kimseden talimat beklemeyin, alanları, sokakları doldurun. Önümüzdeki günler zorludur. " gibi sözlerle "ARAP BAHARI" ile ilgili gelişmeleri, Türkiye' ye taşımak istiyor. Ancak TÜRKİYE' NİN, BİR ARAP ÜLKESİ olmadığını da unutuyor...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi