4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

SİVRİHİSAR CAMİ ZENGİNİ

Restorasyon çalışmalarının devam ettiği, Ulu Cami'yi gezdik. Vakıflar Genel Müdürlüğünün planladığı, ancak cami çevresindeki dükkân sahiplerinin tezyidi bedel davası açması sebebiyle ertelenen, Sivrihisar'daki ULU CAMİ, Restorasyon çalışmalarına, iş yerlerinin yıkılmasının ardından başlamıştı. Ulu Cami'nin, iki yıl sürmesi beklenen çalışmaların tamamlanmasından sonra, yeniden ibadete açılacaktır.
Yapı bakımından, ahşap direkli camiler sınıfında incelenen ve 67 ağaç sütunu bulunan Ulu Cami, Selçuklu ahşap mimarisinin, şaheser örneklerinden biri olma özelliğini taşıyor. Dikdörtgene yakın bir yapıya sahip cami, Anadolu'nun, en büyük ahşap direkli camilerinden birisidir.
Elbette Ulu Cami Restorasyon çalışmalarını, bugünden değerlendirmek mümkün değildir. Çünkü İlçedeki Kurşunlu camideki Restorasyon çalışmalarında, yapılan hatalar, caminin orijinalini adeta yok etti. Aynı hatalar, Eskişehir' deki Kurşunlu Camiindeki, Restorasyon çalışmalarında da yapıldı.
SİVİRİHİSAR, inanç turizmine de aday bir ilçemizdir. HRİSTİYANLIĞIN yayılışına kadar, dinin, inanışın temeli olan ve yeryüzündeki bütün varlıkların doğurucusu olarak bilinen, ulu ana tanrıça KİBELE' nin, büyük tapınağı da SİVRİHİSAR sınırları içerisindedir. Ayrıca Selçuklu ve Osmanlılar tarafından yapılan pek çok cami vardır.
SİVRİHİSAR' da, yalnız cami değil, nesillere örnek olarak da sunabileceğimiz, Yunus Emre, Nasreddin Hoca, Azizi Mahmut Hüdai, Hızır Bey, Şeyh Baba Yusuf, Selmanı Farisi, Şeyh Abdülvehhap, Seyyid Nureddin, gibi tasarruf sahibi ünlüler yetişmiştir. Ancak bu insanlar, yapılan etkinliklerle, kamuoyuna yeteri kadar tanıtılmadı
Hülasa SİVRİHİSAR, tarihi cami zengini bir ilçemizdir. Selçuklu döneminden bugünlere ulaşan, ULU CAMİ, ahşap direkli camilerin belki de en ünlüsüdür. Sivrihisar ilçesinde bulunan Ulu Cami Selçuklu Emiri Mikail bin Abdullah tarafından 1274- l275 yılında yaptırılmıştır. Fatih Sultan Mehmet dönemi kadılarından, Sivrihisar Kadısı Hızır Bey de bu camiyi l440 yılında onarımını grçekleştirmişti. Kıble duvarına paralel 67 ağaç direk üzerine uzanan kirişlerle altı neftli bir yapıdır. Orta Asya çadır mimarisi görünümündedir. Camii çatısı kamış dolu topraklı dam iken, 1958 yılında, damdaki topraklar indirilmiş, ahşap çatı üzerine kiremit kaplanmıştır. İki giriş kapısı vardır.
İlçede Osmanlı dönemi tarihi eserlerinden biri olan Kurşunlu Camisi (Şeyh Baba Camisi) iyileştirme çalışmalarında, eski görünümünü kaybetti. Kubbesi kurşunla kaplı olan tarihi caminin, yanı başında Şeyh Baba Yusuf'un oğlu ünlü velilerden Hamdi Baba ve yakınlarının bulunduğu türbe var. Camii ile ilgili olarak pek çok rivayet vardır.
SİVRİHİSAR' da, bu iki camii yanında, Ali Dede tarafından yaptırılan Yenice Mahallesi Camii, Karaca Mahallesindeki Azizi Mahmut Hüdai Camii, Hamamkarahisar camii, Haznedar Mescidi, Kılıç Mescid Camii, Hoşkadem Camii, Balaban Camii, Hızır Bey Mescidi, Akdoğan Mescidi, Elmalı Camii, Bodur Camii, Yeni Camii, Mahmut Hüdai Camii, Yunus Emre Mahalle Camii, Namezgâh, Bayram Musalla Camii, Ak Cami, SinanPaşa Camii, Ali İmamlar Camii gibi pek çok camii mevcuttur.
Elbette ilçedeki bunca tarihi camii, inanç turizmi için bir zenginliktir. SİVRİHİSAR' daki, her camiinin, bir hikâyesi ve fiziki yapısı vardır. Ancak gezilen eserlerin, büyük tahribat içinde olduğu dikkat çekti. Maalesef ülkemizde, Restorasyon konusunda büyük sıkıntılar yaşanıyor. Oysa bu konuda çok hassas davranmak gerekiyor. Camiler ve diğer tarihi eserlerin, orijinaline uygun bir şekilde Restorasyonu yapılmalıdır. Çünkü tarihi ve kültürel miras, atalarımız ve torunlarımızın, bize emanetidir.
Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün denetiminde bulunan cami, türbe, kervansaray, medrese, han, hamam, mescit, ve benzeri kültür varlıklarının korunması ve değerlendirilmesi, koruma kurulları kararı alındıktan sonra, Vakıflar Genel Müdürlüğü' nce yürütülüyor. Vakıfların, restore yapacağı eserler için, bir proje hazırlanıyor. Ancak Restorasyon çalışmalarında, başarılı olunduğunu söylemek çok zordur. Ayrıca anıtlar teknik koruma kurulu var ama ya yetersiz kalıyor, ya da işini ihmal ediyor. Bu alanda başarı olunabilmesi için, İTALYA' da olduğu gibi ülkemizde de, Restorasyon uzmanlık okulu açılmalıdır.
İTALYA' da, Restorasyon çalışmaları, büyük bir titizlikle ve dikkatle yürütülüyor. Her şeyden önce, devlet inanılmaz bir şekilde tarihi eserlere sahipleniyor. İTALYA' da yüklenici firmalar devrede, ancak devlet, bir an olsun, işin ucunu bırakmıyor. İTALYA ve Avrupa'da, temiz sicil, sponsorluk ve denetim üzerine kurulu bir Restorasyon anlayışı var. Sabıkalı şirketlere, kesinlikle Restorasyon çalışmaları verilmiyor. Ayrıca şirketin, Restorasyon çalışanlarının, mutlaka Ravenna, Roma ya da Florasan' daki üç uzmanlık okulundan mezun olması gerekiyor. Bizde öyle mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi