Siyaset ve İnandırıcılık

.Günsel siyaset; siyasetçiler, seçmenler, bürokratlar ve baskı - çıkar grupları arasında, hizmet temelli olarak oluşmuş bir sistemdir. Bu karmaşık ilişkiler sistemi içinde siyaset, bir ‘karşılıklı rıza’ mekanizmasıdır. Siyasetçi, öngördüğü hizmeti verebilmek için öncelikle seçmeni ikna etmek zorundadır. İkna mekanizmasının yapaylık veya sahtecilik üzerine kurulmuş olması, inandırıcılığın önemini değiştirmez.

Halka hizmet götürme adına uygulamaya konulacak politika ve düzenlemeleri gerçekleştirecek olanların inandırıcılığı, çoğu zaman üretilecek hizmetlerin bile önünde yer alır. Gelişen teknoloji sayesinde yaşamın kesitleri kaydedilebilmekte ve ‘bir öyle / bir böyle, bir dedim / bir demedim, ben öyle demedim / böyle dedim, kim dedi / ben demedim’ ekseninde politika yapmaları da ‘bir ölçüde’ tarihe karışmaktadır. Kuşkusuz; bu cümle ile siyasetin yeterli teknolojik ve bilimsel düzeye eriştiğini iddia etmiyorum. Ama medya ve iletişimin, siyaset alanına kazandırdığı yeni boyutlar olduğu da bir gerçek… Önümüzdeki dönemde siyasetin, reklam ve halkla ilişkiler dışında dezenformatif olmayan başka yenilikçi unsurları da kullanmasını ümit edelim.

Sosyal rıza, bugün siyasetin önemli ayaklarından biridir. Siyasetçiler, inandıklarını söyledikleri için değil; inandırıcı olmadıkları için halkın gözünde yadırganır olmuştur. İnandırıcı olmak içi ise topluma onun değerleri cinsinden hitap etmek gerekmektedir. Toplumun beklentilerinin gerisinde kalan siyasal partilerin, akılcı ve tutarlı politikalar üretmesi ise hiç mümkün görünmemektedir. Sosyal ve ekonomik çözümler üretmek yerine; sadece iktidar olmayı hedefleyen siyasi partiler, ‘işin kolayını’ bulmuşlardır doğrusu. ‘Halkın vicdanına’ veya din - devlet - bayrak - hamaset - ümmet vb. gibi geleneksel değerlere hitap ederek siyaset boşluklarını doldurmaya çalışırlar.

Siyasette siyaset-dışı unsurların kullanılması, bu sistematik ilişkinin tüm taraflarını olumsuz etkiler. Böylesi bir ortamın soğuk nefesi, halk ile halkın yönetime katılmasının kanalı olması gereken siyasi partilerin yabancılaşmasına ve birbirinden kopmalarına yönelik bir haberci gibidir. Üstelik bu duruş, demokrasi düşüncesinin hem felsefik boyutta hem de uygulamada gelişip yerleşmesini engelleyecektir. Gerçek yaşamda da olan biten budur.

Ülkemizde güncel siyaset, halkın ihtiyaçlarını karşılamak üzere siyaset yapmaktan daha çok; iktidar olmanın abartıldığı bir biçime dönüştü. Bu durum, siyasetin giderek içinin boşalmasına neden oluyor. Sistem, tamamen bir partinin ne pahasına olursa olsun iktidar olma savaşına dönüştü. Siyaset mücadelesi, giderek rant paylaşımı sürecine dönüşüyor.

Siyasetin ana malzemesi kavramdır. Kavramın sunulması bütünsel tutarlılık gerektirir. Siyaset alanında tabandan yönetim kademesine kadar kurulan halkada; demokratik mekanizmaların daha sağlıklı kurulup işlerlik kazanması ile gelişmesinde ana beklenti budur. Toplumun tercihleri ve davranışları konusunda politikalar oluştururken; halkın gündemi ve algılama kanallarıyla paralellik kurulmalı, kavramlara farklı yorumlar ve anlamlar yüklenmemelidir. Kavramları bireylerin anladığı şekillerden farklı yönlere taşımak ve bazen da içlerinin boşaltarak halka aktarmak, siyasi mesajların amacına ulaşmasını engelleyen en önemli etkendir.

Demokrasinin yaşama alanı, halkın yönetime güven duymasıyla orantılıdır. Güvene dayalı olmayan yönetim mekanizmasının karşısında demokrasi karşıtı düşüncelere yönelim baş gösterecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi