Siyasette bir yerlere gelebilmenin iki yolu var.
Birincisi, kendi var olan meziyetlerinle ve dişinle tırnağınla bir yerlere gelmek.
Diğeri ise...
Birilerinin koltuğunun altında bir yerlere gelmek...
Yıllardır partilerde adaylar tepeden tanzim ile belirlendiği için, birinci söylediğimiz yöntem pek tutmuyor siyasette.
Yani...
Ne kadar meziyetli olursan ol, ne kadar teşkilat içinde sevilirsen sevil, genel başkan ve genel merkez istemedikçe siz bir yere gelemiyorsunuz.
O yüzden...
Siyasette, özellikle de son yıllarda birilerinin sayesinde bir yerlere gelmek alışkanlığı başladı.
Yani...
Parti içinde birilerinin adamı oluyorsunuz, o adam yükseldikçe, sizin yeriniz de sağlamlaşıyor.
Bazen bunun tam tersi de olabiliyor.
Örneğin...
Kısa bir süre önce CHP de yaşananlar gibi...
Koltuğunun altına girdiğiniz insan, sahip olduğu koltuğu kaptırınca, sizin de işiniz haliyle bozuluyor.
Çünkü...
Sizi oralara getirenin, koltuk sahibi insan olduğu herkes tarafından biliniyor.
Kısacası...
Eskiden, adayları üyeler ve delegeler seçerdi.
O yüzden...
Seçilmiş insanlara;
-"Nasıl geldiysen öyle gidersin" denirdi.
Bunun anlamı...
-"Seçimle geldin seçimle gidersin" manasındaydı.
Seçilmişleri Genel başkan ve Genel merkez belirlediği günden bu yana böyle denilmiyor...
-"Seni bir yerlere getiren varsa, sen de varsın. Eğer o yoksa sen de yoksun" diyorlar...
Aslına bakarsanız...
Doğruyu da söylüyorlar...