Söz Söylemek Zor İş...

Onbirinci yüzyılın dilbilimcisi ve “Dîvânu Lugâti’t-Türk” yazarı Kâşgarlı Mahmud şöyle demiş: “Kuru kaşık ağıza, kuru söz kulağa yakışmaz.” Özensiz davrandığımız durum, sadece günlük konuşmalarımız değil. Ciddi konularda da kendimizi ifade etmeye çalışırken pek çok noktayı gözden kaçırıyoruz.

Örneğin bir soruya cevap verirken öyle sözcükler seçiyor ve öyle cümleler kuruyoruz ki, var olan belirsizliği artırıcı etkiler yapıyor. İyi bir ifadenin, iyi bir cevabın ondan önceye göre durumu aydınlatıcı ve açıklayıcı olması gerekir.

Bazen karşılıklı olarak farklı tanımladığımız veya yaygın anlamlarını bilmediğimiz sözcük ve kavramlar kullanıyoruz. Sanki farklı varsayımlarla yola çıkmış gibi oluyoruz.

Cümle kurarken, bu cümleler için sözcükleri seçerken güzel bir Türkçe kaygısı içinde değiliz. Çoğu zaman seçtiğimiz özensiz sözcükler birbirini tekrar ederken biz de kendimizi tekrar etmiş oluyoruz.

Ya anlamı belirsiz sözcükler kullanıyoruz ya da duyduğumuz bir sözcüğe kendimizce bir anlam yakıştırıyoruz. Kulağımıza hoş gelenin, karşımızdaki kişiye anlamlı gelip gelmediğini merak bile etmiyoruz.

Bazen sözünü etmek istediğimiz konu ile kişiler kolayca karışıyor. Konunun iyi veya kötü yanlarını gündeme getireceğimiz yerde bazı kişileri övmeyi, bazılarını yermeyi tercih ediyoruz. Kişiler, ağaçlar olup ormanın önüne geçiyorlar. Ağaçlar yüzünden ormanı göremiyoruz.

Yapılan doğru bir işin takdiri, çoğu zaman kurumsal bir başarının övülmesi yerine bir kişinin göklere çıkarılması haline dönüşüyor. Acaba o kişiden beklentilerimiz mi bizi bu noktalara sürüklüyor!

Yine yapılan yanlış bir uygulamayı eleştirirken o konu ile ilgili kişiyi karalama derdine düşüyoruz. Yapılan işin, üzüm yemek mi, bağcıyı dövmek mi olduğunu anlamak zorlaşıyor.

 “Biz adam olmayız” genellemesini bilirsiniz. Buradaki “biz” kavramı, asla “ben” olan özneyi içermez. “Adam olmamayı” kendimize yakıştırmazken, diğerleri için bunu rahatlıkla kullanırız.

Konuşmalarımızın, yazdıklarımızın pek çoğu buna benzer kanıtsız genellemelerle doludur. Kim söylemiştir, nerede okumuşuzdur, yoksa tamamen o an mı uydurmuşuz ne gam! Önemli olan, sözün dumanı doğru çıksın, istenen amaca her ne pahasına ulaşılsın.

Belagat, retorik, hitabet gibi terimlerle dile getirilen bir güzel konuşma ya da söz söyleme sanatı var. Güzel konuşmak bazı insanların doğasında var. Bu beceriyi oluşturmada genel ve kişisel eğitimin önemli katkıları oluyor. Diğer yandan bir de güzel dinleme ve iyi anlama sanatı olduğunu unutmamak gerekiyor. Roma imparatorlarından Claudius’la ilişkilendirilen öğretici bir söz şöyledir: “Her bildiğini söyleme; her söylediğini bil.”

Söyleyerek ya da yazarak insanın kendini ifade etmesi zor iş… Emek vermek gerekiyor. Sözün adresi olan karşımızdaki insana saygı duymak gerekiyor. Fikir sahibi olmadan söylenecek söz sahibi olmamalı. Söz söylemek zor iş doğrusu...



Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi