Sözün ve anlamın peşinde

Anlamları sözcükler taşır. Bir sözcüğün ya da cümlenin ne(ler) taşıdığını anlamak, hangi taraftan baktığımıza göre değişir. Eğer sözcükleri kendi hayalleriniz, algı dayanağınız ya da eksiklikleriniz açısından okur veya dinlerseniz, ne anlamayı özlüyorsanız onları duyarsınız. Hiç kuşkusuz; ne söylediğiniz değil başkalarının ne anladığı önemlidir; ama sözcüklerin gerçek yükü, onları söyleyenin penceresinden bakıldığında görünendir.

Sözcükler, gerçek yaşamın yansılarıdır. Kimi zaman bu yansılar, aynanın abartıları veya kusurlarıdır. Ama biz, kimi zaman bu yansılarda gerçeği gördüğümüzü düşünerek yanılgı içine düşeriz. İnsanın –bu illüzyonlara karşı– beyninde ve ruhunda yaşama karşı sürekli sorular taşıması zordur. Ama gerçek olan da, yaşamla ilgili daima soru ve kuşkularımız olması gerektiğidir. Mutlak gerçek, bir el atımı kadar yakınlıkta ve kolaylıkta değildir hiçbir zaman; hatta bilinip bilinemeyeceği de kuşkuludur.

Sözcükler, kimi zaman bize çevremizi farklı gösteren bir sis bulutudur. Gerçeği görmek için de, gerçeği gizlemek için de sözcüklerden yararlanırız. Gerçeği görmede ışık olan sözcükler, gerçek saklanmak istediğinde birer sis kümesine dönüşürler. En iyi yalan, en yalın gerçeği söylemek için kullanılan sözcüklerden yararlanabilir.

Eğer sözcükler, anlamlarını göstermekte yeterli olabilselerdi, anlam ve açıklama kitapları olmazdı. Eğer sözcükler, bir bakışta içleri görülebilecek kadar saydam olsalardı, onların içini bize anlatmaları için öğretmenlere de ihtiyaç duymazdık.

En kötü tavla oyuncuları, hızlı ve yanlış oynayanlardır. Bu oyunun bilgeleri ise hızlı ve doğru oynarlar. Acemi ama akıllı oyuncu ise yavaş ve doğru oynamayı tercih eder. Sözcüklerle oynamak da tavla oynamak gibidir. Onları hızla ve yanlış kullanarak dünyaları yıkabilirsiniz. Söz ustası olmak, birikim ve deneyim gerektirir. Hata yapmak istemiyorsanız sözcüklerinizi seçerken ve peş peşe dizerken belki yavaş ama akıllı olmalısınız.

Sözcükler, yaşam kaynağı olan su gibidir. Doğru zamanda doğru yerde doğru seçimle kullanıldığında çölde kalana bir yudum su olur. Öfkeyle savruluverdiğinde ağzımızdan, üstümüze sel tufan olup gelir.

Anlamı sözcüklere yüklemeden önce, bu anlamı aktarmak isteyip istemediğinizden emin olmalısınız. Anlam yoksa sözcüklere de gerek yoktur. Her ne kadar anlamlar sözcükler olmadan anlatılabilse bile sözcüklerle bir bina yapmak, taş ve kerpiç ile gecekondu yapmaktan çok daha kolaydır.

Eserleri ile zihinleri tartışmalara davet eden filozof Nietzsche diyor ki: “Doğrular ve yanlışlar yoktur. Sadece yorumlar vardır.” Sözcükler, onları seçip belli sıraya dizerek yaptığımız bir yorumdur. Eğer sözcükler beklenenin dışında bir anlam taşıyorlarsa, ya sözcük hazinemizde bir eksiklik vardır ya da onları seçme ve sıralama yöntemimizde.

Çok konuşmak ve sözcükleri hovardaca harcamak, deniz suyu içmeye benzer. Bu suyu içen, içtikçe şişer ama her ana daha çok susar. Çok konuşan, konuştukça açılır ama her sözcüğünden sonra biraz daha değersizleşir ve anlamsızlaşır.

Bir sözcük, kimi zaman ormanı kül edecek bir kıvılcım olabilir. Bir sözcük, bazen yıllardır çözülemeyen bir açmazın kilit anahtarı olabilir. Bir sözcük, bazen mutlu, kimi zaman ise bedbaht bir yaşamın ilk adımı olabilir. Kaşgarlı Mahmut’un dediği gibi; öyle zamanlar vardır; ki dil ile düğümlenen, diş ile çözülemez.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi