Tabular ve Garip adetler

Evlilik Adetleri
İnanılması zor ama evlilik kurumunun bulunmadığı toplumlara istisnai de olsa rastlanmıştır. Antropologların bildirdiğine göre, Futuna ve Hawaii'de insanların çoğu evlenmeden yaşıyordu. Lubu'lar arasındaki ilişkiler rasgele cinsel ilişkiler biçimindeydi. Bunlarda evlilik anlamına gelen hiçbir sözcük bulunmuyordu. Aynı şekilde Borneo'da bazı kabilelerde de evliliğe rastlanmamıştı.
İslamiyetten önce Arabistan'da bir kadın birden çok erkekle aynı anda evlenebiliyordu. Bu tür evlilikten çok daha yaygın olanı ise bir erkeğin birden çok kadınla evlenmesidir ki, bu çeşit evlilik halen varlığını sürdürüyor. Ancak o devirde erkeğin evlendiği kadın sayısında herhangi bir sınırlama bulunmuyordu. Otuz, kırk hatta daha fazla kadın eş olarak alınabiliyordu. Müslümanlık öncesi Arabistan'da görülen diğer evlilik biçimlerine bakıldığında daha ilginç olanlar da vardır. Bunlar şöyle sıralanabilir: Dostu olan kadın, çocuğu olması durumunda, çocuğun dostundan olduğunu söylediği takdirde adamla nikahlanıyordu. Dost tutan kadının birden fazla dostu olması halinde ise çocuğun adamlardan hangisine ait olduğunu iddia ederse onunla nikahlanıyordu.
Eski Arabistan'da evlilik biçimlerinden belki de en ilginç olanı kimi kadınların bütün erkekleri kabul etmesidir. Bu kadınlar, tüm erkekleri kabul ettiklerinin anlaşılabilmesi için evlerinin kapısına bir bayrak asıyorlardı. Çocukları olursa ilişki kurdukları erkekleri biraraya topluyorlar ve 'kaif adı verilen biri çocuğun babasının kim olduğunu söylüyordu.
Hunlar, Göktürkler ve Uygurlar'da görülen bir evlenme biçimi de şaşırtıcıdır. Erkek çocukların, babalarının ölmesi durumunda, üvey anneleriyle evlenmeleri gerekiyordu. Söz konusu adete ilişkin olarak bir Uygur vasiyetnamesinden anlaşıldığı ka-darıyla, çocukların üvey anneleriyle evlenmelerine engel olunması da mümkündü.
Eskimolarda görülen bir uygulama ise, bir Eskimo erkeğinin eşini, bir arkadaşına mevsimlik süre boyunca ödünç verebilmesidir. Avustralya'daki Dieri'lerde de böyle bir duruma rastlanmıştı. Erkekler karılarını akrabası bir erkeğe ödünç verebi-liyorlardı. Ancak Eskimolardan bir farkları vardı. Dieriler'de karısı istemese bile kocası onu bu tür bir ilişkiye zorlayabiliyordu.
Sibiryalı Chukchiler de karılarını adetleri gereği erkek misafirlerine ikram ederlerdi. Ancak konuğun buna layık olup olmadığının anlaşılabilmesi için küçük bir sınavdan geçmesi gerekirdi. Konuğa bir içecek sunulur, kadının idrarı olan bu içkiyi iç-mesi halinde liyakati kanıtlanmış olurdu.
Bazı ilkel kabilelerde koca, karısını ya da kızını misafirlerine sunardı. Bu davranış konukseverliğin bir göstergesi olarak düşünülürdü. Öyle ki, bu şekildeki bir teklifin kabul edilmemesi ev sahibine ciddi bir hakaret olarak kabul edilirdi. Hatta sadece ev sahibine değil, ev sahibesine yani adamın karısına da hakaret olarak algılanırdı. Bazı Afrikalı erkeklerde, karılarını yabancı erkeklere sunmak bir saygı belirtisi idi. Aynı şekilde, bazı Kızılderili kabilelerinde de konuk olan erkeğe kadınlar sunulurdu.
Hıristiyanlığın diğer toplumlarda yayılması için çağrıda bulunan kişiler olan misyonerlerin bu tür olaylarla karşılaştıkları kaydediliyor. Koca, karısını adet gereği misafirlerine sunabilirken, kadının onun izni olmadan başkasıyla cinsel ilişkiye girme-si ise kocasını öfkelendirirdi.
Bazı kültürlerde kadının kocasına bağımlılığı o kadar abartılıyor ki, kocası öldüğünde eşinin de peşinden gitmesi gerekiyordu. Öteki dünyada da kocasına hizmet etmesi için Yeni Gine'de, Fiji'de, Hindistan'da ve başka yerlerde ölen kocasının arkasından boğazlanarak öldürülüp kocasıyla gömülür, ya da intihar etmesi istenirdi.
Hindistan'da görülen ve sati adı verilen bir geleneğe göre, kocaları ölen dul kadınlar diri diri yakılıyordu. MÖ 2000 yıllarından başlayarak bazı topluluklarda görülen bu uygulama 1829 yılında devletçe yasaklandı. Ancak yasaklandıktan sonra bile uzunca bir zaman uygulandı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
AKTÜEL Arşivi