Seda Kağıtcı

Seda Kağıtcı

Teşekkürler

Bir gün sokakta yürürken karşından gelen hiç tanımadığın biri sana selam verir, günaydın der ve gününü güzelleştirir. Yüzünde bir tebessüme neden olur. Kapıdan evine girerken sana seslenen ve hatrını soran komşun, sana menfaatsiz bir ilişkinin olabileceğini gösterir, içinde onlarca iyi niyetin filizlenmesine sebep olur. Gülümseyerek sana sarılan ve hoşgeldin diyen arkadaşın, kalbinde sımsıcak bir sevgi yumağı oluşturuverir bir anda. Günün gerçekten hoş başlar sayesinde.

Küçüktür bu ayrıntılar ama önemlidir. Gün içinde fark etmeden ne davranışlarda bulunursun kimbilir kimlere? Yaparken hiç düşünmezsin karşımdakini kırıyor muyum, yoksa mutlu mu ediyorum diye. Gelişigüzel konuşuveririz birbirimizle düşünmeden işte. Ama biraz daha duyarlı olsak ve zaten hepimizin onca derdi varken birbirimizin hayatını kolaylaştırıp, birbirimize neşe sunsak daha güzel olmaz mı herşey? Şu üç günlük dünyayı birbirimize dar etmeden, birbirimizi incitmeden yaşasak…

Çok konuşmak yerine daha çok sessiz kal mesela gün içinde; böylelikle ruhun sakinliğe ve huzura erecek göreceksin. Çok vıdı vıdı yapmanın kime ne faydası olmuş? Bir tek kafa şişirmeye yarıyor, üstelik kimse bil ki seni de dikkate almıyor, pek dinlemiyor. Hem konuşsanda nasılsa herkes istediği şekilde ve işine geldiği gibi anlıyor. Günün sonunda herkes kendi doğrularını sana kabul ettirmeye çalışıyor. Kim için, niye konuşup ağzını yoracaksın ki o zaman? Kim neyi hak ediyor, kime bundan sonra kapı duvarsın sakince düşün. Sessizliğin belki de en büyük haykırışın olacak, zaman ise en tesirli ilacın…

Kimde ne kadarsın gör. Kim sende ne kadar bir tart duygularını. Sonra da koy şapkanı önüne bir düşün. Haketmeyene bir çizgi çek, sil gitsin, zaten huzurunu kaçırmaktan başka ne işe yarıyordu? Seni sen olduğun için seveni, sana kıymet vereni, zor zamanında yanında olanı, nankörlük yapmayanı, yok yere alınganlık edip sana sırt çevirmeyeni koy başının üstüne ve ölene kadar da indirme ordan. Çünkü yıllarca dost bildiğin değil, seni satmayan, başkalarıyla dedikodunu yapmayan, bir fincan kahvede yılların hatrını bulduğundur gerçek dostun. Gerisi dostçuktur, yalandır, hiç olmasa da olur yani.

Onun için sen, sen ol kapını kapattıkların hep dışarda kalsın, alma içeri ama hayatında olanların ayaklarının altına ser kırmızı halını, dök başlarından aşağı gülleri.
Günaydın diyen arkadaşına, sana gel çayı demledim diyen dostuna, iyi akşamlar dileyen komşuna, köpüklü bir fincan kahvede kırk yılın hatrını bulduğun kankana, hastayken seni günde kırk kez arayan kardeşine, halana, dayına, iyi oldun mu diye gözünün içine bakan annene babana, bir tas çorbayla kapını çalana, bayramda seyranda evinin kapısını açana, markette elinde tek bir ürünle beklerken, buyrun siz geçin diye nezaket gösterip sana sırasını verene, işi varken bile bahane etmeyip sana vakit ayırana, çocuklar gibi eğlendiğine, yanında zamanın nasıl geçtiğini anlamadığına, iyi gününde olduğu kadar zor gününde de yanında olana, elini tutup sana güç verene, başını omzuna yasladığına, teklifsiz kapısını çaldığına, seni dikkatle dinleyene, önceliği hep sen olana, karşılıksız yardım edene, seni okutan öğretmenine, beklemediğin anda sana sürprizler yapana, gönlünü hep hoş tutana, canım dediğine, canın olana… etrafındaki tüm insanlara teşekkür et. Kıymet bil. Sen onlarla varsın, onlarla güzelsin çünkü…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Seda Kağıtcı Arşivi