TEVBE'NİN USUL VE KABUL ŞARTLARI

 


Geçen haftaki köşe yazısında Haram, Günah ve İsm konusuna değinmiş ve bunlara karşı çıkmak veya uygulamamanın birer günah olacağını, işte bu günahların da bağışlanmasının ilk adımının tevbe ile dua etmek olacağını açıklamıştım. Bu yazıda ise ayetler ışığında tevbe konusuna ilişkin usul ve kabul şartlarını vurgulayacağım.


       Tevbe etmek, yapılan bir günah işlemenin af edilmesi, şefaat gösterilmesi yönünde Allah’a başvurmak ve bir daha tekrarlamayacağımıza söz vermek, bu konuda sözleşme yapmak demektir. çok az bazımızın bilerek, fakat çoğumuzun bilmeden ve farkına varmaksızın, sehven en çok yaptığımız hata ve günah işleme şirk koşmak olmaktadır. Bu konuya Tevbe-3 ve Nisa-116 ncı ayetlerde değinilmektedir (Tevbe-3. Yine büyük Hac günü vesilesiyle de, Allah ve O'nun buyruklarını bil­diren elçisinden tüm Dünya insanlarına şunu da bildiriyoruz ki Allah, müşriklerin şirk koştuklarından oldukça uzaktır. Elçisi de aynı şekilde onların inandıkları uygulamalarından uzak olandır. Ey müşrikler! Eğer tevbe eder ve Allah’ın tek ilah oluşuna döner ve şirk koşmaktan vazgeçerseniz sizin için daha hayırlı olur. Yok, eğer halâ bu küfrünüzde devam ederseniz, iyi bilin ki, Allah'ı güç durumda bırakamazsınız. Ey peygamber! Küfre sapmış olanlara oldukça şiddetli bir azabın olacağını bildir).


       En’am-54 ncü ayette, sehven de olsa işlenecek bir günah için de mutlaka tevbe edilmesinin önemi üzerinde durulmaktadır (En'am- 54. Ayetlerimize iman edenler Sana geldiklerinde; "Size selâm olsun /selâmün aleyküm. Rabbiniz merhametli davranmayı /rahmetli olmayı temel prensiplerden biri kabul etmiştir. Dolayısıyla, her kim bilmeyerek /sehven ve cahilliğinden işlediği bir olumsuzluktan sonra, tevbe ederek bir daha böyle bir hata yapmayacağının sözünü verir ve kendini düzeltirse /islah ederse, bilsin ki Allah bağışlayandır /Gafur’dur ve sevgisi ile merhameti oldukça bol olandır /Rahim’dir" diye açıklamada bulun). 


       Ancak Kehf-87 ve 88 nci ayetlerle, yapılacak tevbe başvurusunun, işlenen günahın karşılığının tamamen silinmesinin değil, sadece hafifleteceğine ve uygun bulunan cezanın mutlaka henüz Dünya’da iken başlatılacağına, asıl cezanın ise Ahret’te verileceğine vurgu yapılmaktadır (Kehf-87. O da dedi ki: "Kim haksızlık /zulüm ediyorsa ona ilk azabı henüz daha Dünya’da iken biz vereceğiz. Rab­bine döndürülünce /huzuruna çıkarılınca da ayrıca ona görülmemiş bir ceza daha verilecektir". 88. "Buna karşılık iman edip, salih ameller gerçekleştirene gelince, Ahretteki en güzel ödülü Cennet olacak. Bu arada Dünyada da ona kolaylık göstereceğiz").


Nisa-116 ncı ayette, Allah’ın kendisi dışında başka bir güçten ilahi bir yardım istemek üzere dua edilmesini veya O'ndan önce sanki O’na ulaştırmak yanılgısı ile araya canlı veya cansız bir şeyin konulmasını, aracı olarak kullanılmasını doğrudan veya olumlu bir amel ile af edilmeyecek bir günah saymaktadır. Ancak böyle bir suçun affı, aynı suçu bir daha işlememek ve tevbe etmek şartına bağlanmıştır (Nisa-116. Şunu da iyi bilin ki, Allah kendisi yerine başka bir ilah kabul ederek şirk koşulmasını /Kendisi yerine başkasına dua ederek ilahi yardımın ondan istenmesini doğrudan affetmez. Bunun dışındaki günahlardan ise, uygun bulduklarını affeder. çünkü Allah'a şirk koşan, artık geri dönüş ihtimali çok zayıf aşamaya gelmiş gibi dalalete /yanlış yola sapmış /doğru yoldan uzaklaşmış demektir).


       Tevbenin en önemli şartlarından birinin, aynı günahın tekrarlanmayacağına dair verilen sözde durmak olduğuna Hud-90, Bakara-160 ve Nisa-17 nci ayetlerde değinilmektedir  ((Hud-90. "Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra da aynı yanlışa tekrar dönmeyeceğinize söz verip /tevbe edip O’na yönelin. çünkü Rabbim, sevgi ve merhameti oldukça bol olandır /Rahim’dir ve tevbe edenleri seven­dir /Vedud’dur". Bakara-160. Ancak tevbe edip, hatalarını düzeltip islah olanlar ve bildirdiğimiz gerçekleri çarpıtmadan ve gizlemeden açıklayanlar, bu lanetin dışın­da tutulurlar ve tevbelerini kabul ederim. çünkü Ben, tekrarlanmayan hataların tevbelerini kabul eden ve Rahmeti bol olanım. Nisa-17. Cehaletleri nedeniyle nefslerine mağlup olarak veya bilmeden (eski terimle sehven) bir suç işleyen ve hemen hatasını anlayan, pişman olup tekrarlamayarak tevbe edenlerin tevbesini, Allah çoğunlukla kabul eder. çünkü Allah, her şeyi en iyi bilen ve her şeye hâkim olandır).


       Ancak sadece günahın tekrarlanmamasının da yeterli olmayacağı ve mutlaka iman edilmesinin de içten yapılmasına ve bu imanlılığın da Salih amellerle, yani Kur’an’da 400’ün üzerinde belirlemiş olduğum muhkem /Evrensel kesin hükümlere uygun olumlu ve faydalı işler gerçekleştirme ile de pekiştirilmesi üzerinde de durulmaktadır (Furkan-70. Günah işledikten sonra, içtenlikle iman ve tevbe edip, salih ameller gerçekleştiren kim­selerin, durumları uygun görülürse günahları bağışlanır ve sevapları değerlendirmeye ahrette alınır. Şüpheniz olmasın ki Allah, bağış­layan /Gafur ve sevgisi ile merhameti oldukça bol /Rahim olandır. 71. çünkü her kim içtenlikle iman ve tevbe edip, olumlu ameller de gerçekleştirirse, şüpheniz olmasın ki, artık onun tevbesi kabul edilmiş ve Allah'a yönelmiş demektir. İsra-25. Şüpheniz olmasın ki Rabbiniz, içinizde gizlemekte olduğunuz niyetlerinizi /nefslerinizin size ne söylemekte olduklarını çok iyi bilir. Eğer siz olumlu /salih ameller gerçekleştirir ve yanlışlarınızı bir daha tekrarlamayacağınıza yönelik tevbe ederseniz, Allah, elbette tevbe edenleri bağışlayandır /Gafur olandır).


       Haftaya inşallah “Duanın usul ve kabul şartları” konusunu tartışacağım.  


NOT-1: Ayrıntılı bilgiyi NöVAK Vakfının "SON DAVET KUR'AN (Kısa tefsirli tercümesi)", "İSLÂM'IN ŞARTI SADECE 5 DEĞİL" ve "OKU! KONULARINA GöRE KUR'AN AYETLERİ" kitaplarında  bulabilirsiniz.


NOT-2: 8 Mart 2017 çarşamba günü saat 17.30-19.00 da özdilek Sanat Merkezinde Halka açık "KUR'AN SOHBETLERİ"ne inşallah devam edeceğim.


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gazi Özdemir Arşivi