Toplum, birey ve ilişki hukuku

Sağlıklı ve sosyal kültür sürdürülebilir bir toplum olmak için bireylerin yaşamlarının ilk yıllarından başlayarak edinmeleri gereken nitelikler var. Toplumu düzenli tutan, genel yazılı olmayan sosyal hukuk, öncelikle bireylerin bir arada yaşama kalitesinden kaynak buluyor. Bu yaşam kalitesini altyapısını –kendi jargonum açısından– saygı, iyi niyet, hoşgörü ve empati olarak öngörüyorum.

Bilirsiniz; burnundan kıl aldırmayanımız pek çoktur. En ufak bir eleştiriye bile gelemeyiz. Maddi hata nedenlerini başkalarına ‘yamamak’ için gösterdiğimiz ‘üstün gayret’ hiç de küçümsenemez. Hatanın sosyal ve kültürel boyutuna ise hiç dayanamayız. Davranışlarımızla ilgili eleştirileri genelde görgüsüz ve kaba olarak bulunduğumuz şeklinde yorumlarız.

Görgülü ve nazik bir insan olmak bir anda gerçekleşecek –yani üstümüze bir elbise gibi bir anda giyilecek– bir şey değildir. Bu özellikler aileden başlayarak okulla devam ederek uzun bir süreçte elde edilir. Ama kendimizi görgülü ve nazik bir insan profili ile kıyaslamak ve kişisel değişimi denemek için bir kıyaslama listesi üretilebilir.

Görgülü ve nazik olmanın ilk şartı dinlemeyi bilmektir. Önceliğini konuşmaya veren bir kişinin öncelikle iyi bir dinleyici olmaya dönüşebilmesi gerekir.

İkinci olarak; iyi niyetten söz etmeliyim. Bunun açılımı; bir işe girişirken, yeni bir kişi ile tanışırken ya da yeni bir güne adım atarken olumlulukla başlayabilmektir. Olumlu bakış açısı, Pollyanna’nın Mutluluk Oyunu gibi göz bağlayan bir oyun değildir. Olumlu bakarken, hiç kuşkusuz yaşamın tehditleri ve olumsuzlukları dikkate alınacaktır. Önemli olan, olumlu bakış açısı ile sinerji sağlayabilmektir.

Diğer insanlarla iletişim kurarken, onlara verdiğimiz beden dili işaretleri önemlidir. Konuşmaya başlamadan önce bedenimiz karşımızdaki insana işaretler vermeye başlar. Bu nedenle insanın yüzündeki gülümsemenin, kendine güveni simgeleyen bedensel duruşun ve devamla uygun ses tonu ile ‘tatlı dil’ olarak isimlendirilen konuşma tarzının iletişimdeki yeri çok değerlidir. Görgülü ve nazik bir insan bunları uygun biçimde yapılandırmak için emek verir, zaman harcar.

Gelişen olaylar karşısında farklı tepkiler veririz. Bir hata karşısında utanır, bir komik olay karşısında güler, hoşumuza giden bir duruma gülümseriz. Utanılacak bir durum karşısında yüzünü eğmek veya özür dilemek yerine ‘yavuz hırsız’ gibi üste çıkmaya çalışmak görgülü ve nazik bir insana yakışmaz. Yine bu niteliklere sahip bir insan nerede gülüneceği ve hangi durumlarda suskun kalınması gerektiğini algılar, bilir. Bu konularda yaptığı hatalardan dersler çıkarır.

Yaşama olumlu yaklaşmanın şartlarında bir diğeri, insanları kırmamaya özen göstermektir. Bunu bilenlerimiz vardır; ama çoğu kez bize yönelmiş isteklere kırmamak adına “Hayır” demeyi beceremeyiz. Bazı durumlarda gerçekten “Hayır” demek gerekir; aksi durumda kaldıramayacağımız bir yükün altında kalmamız kaçınılmazdır. Karşımızdaki insanın durumuna göre “Hayır” demenin değişik seçeneklerini geliştirmemiz gerekebilir. Uygun durumlarda da neden “Hayır” dediğimizi uygun bir dille, genelde kısaca ama mutlaka anlaşılır biçimde ifade etmeliyiz.

İnsanlar makamla yükselmez. Eğer kişi, bir makamın kendisini yücelttiği fikrinde ise onda bir olumsuzluk –eksiklik, zafiyet– var demektir. İnsanlar makamlara hizmet etmek için gelirler.

Harcıâlem siyasetin’ ciddi bir hastalığı var. Kişiler makamlarla yücelmez; makamlar kişilerin birikim, deneyim ve uygulamalarıyla değer kazanır. İşte; bu bilince sahip bir insan, yaşamı süresince elde ettiği başarılar ve eriştiği makamlar nedeniyle şımarmaz. Elde ettikleri, onun yaşam karşısındaki ağırbaşlılığını da geliştirir. Aynı şekilde sosyal olarak kaybedilenler karşısında haksız ve adaletsiz biçimde başkalarını suçlamaya ve karalamaya; hatta gereksiz başkaldırmalara yönelmez.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi