Toplum, devlet ve yurttaş

Aynı toprak parçası üzerinde bir arada yaşayan ve temel çıkarlarını sağlamak için iş birliği yapan insanlar topluluğuna toplum adını veriyoruz. Bu topluluğu bir alan olarak kabul edersek, burada kurulmuş olan yapılar var. Bugüne kadar bu yapıların en etkin ve görkemlisi devlet olarak göründü gözümüze.

Kimi tarihsel ve bölgesel örneklerde devlet o denli büyük olabiliyor ki; toplum dediğimiz alandan devlet dışındaki özerk yapılara fazlaca yer kalmıyor. Böyle bir örnekte devlet, sosyal yaşamın çok ciddi bir bölümünü kendi yönetimi ve denetimi altında tutuyor. Bu durum, özellikle devletin aşırı üstün ve baskın olduğu Doğu toplumlarının tipik bir özelliğidir.

Sadeleştirerek söylersek; toplum denilen alanın devlet dışında kalan bölümüne sivil toplum adı verilir. Hatta toplum bir pistona benzetilerek; pistonun bir bölümü devlet, diğer bölümü ise sivil toplum olarak isimlendirilir. Örneğe uygun olarak; devlet ileri gittiğinde sivil toplum küçülür, devlet geri çekildiğinde sivil toplum büyür. Bu kolaycı tanımlama, devlet ile sivil toplumu bir karşıtlık olarak ele alma eğilimindedir.

Sivil toplum kavramından Antik Çağlardan beri söz edilmekle birlikte; her dönemde kullanılan sivil toplum tanımı aynı anlamı taşımamaktadır. Örneğin İsa’dan 300-400 yıl önce yaşamış Eski Yunan filozoflarının ele aldığı sivil toplum kavramı ile 19’uncu veya 20’nci yüzyılın ünlü düşünürleri Hegel’in veya Marx’ın ya da Gramsci’nin yaklaşımları ciddi anlamda birbirinden farklıdır. Dolayısıyla farklı kaynaklardaki sivil toplum ifadesinin aynılığına takılarak tarih yanılgılarına düşmemek gerekir. Ama ne yazık ki, sivil toplum literatüründe bu hatalara sıklıkla rastlanmaktadır.

Doğu toplumlarında sivil toplum kavramını, devletin yaşam alanlarına aşırı yayılımı nedeniyle devlet - sivil toplum karşıtlığı olarak tanımlamanın haklı gerekçeleri var. Bu durum da, özellikle Türkiye gibi üstün ve baskın devlet geleneği olan ülkelerde sivil toplum kavramının liberal bir içerik kazanmasına neden oluyor.

Devletin küçülmesi, özelleştirme veya özel girişimin kamu girişimi karşısında pozisyon kazanması gibi unsurlar, doğrudan sivil topluma mal ediliyor. Örneğin özelleştirme ve sivil toplumun gelişmesi arasında doğrudan paralellikler çizen okumuşlara sıklıkla rastlayabiliyoruz. Yine sivil toplum geliştirme çabalarını, ABD gibi gelişmiş ülkelerin çıkar politikaları ile eşleyenlerin sayısı da hiç az değil. İşin özü şu ki; sivil toplum kavramını liberal siyasi içerikten kurtarmak zorunluluğu gündeme her an biraz daha fazla düşüyor.

Sivil toplumu, liberal siyasi içerikten kurtarmanın yolu, tabii ki yeni bir tanımlama yapmaktan daha çok, bu kavramın bugün oturduğu zemini doğru tespit etmekten geçiyor. Günümüzde sivil toplum, öncelikle bireylerin kendi iradelerine dayanarak bir arada yaşama anlayışını ifade ediyor. Sivil toplum fikrini, bu ana eksene yerleştirmeden kullanılan tüm yaklaşımlar çerez misali günlük faaliyetlerin ötesine geçemez.

Sivil toplumun kendisini sivil toplum kuruluşları (STK’lar) ile ortaya koyduğunu ifade eden yaklaşımları duymuşsunuzdur. STK’lara aşırı angaje olarak sivil toplumun bir başka önemli özelliğini görememek, ağaçlar yüzünden ormanı kavrayamamak anlamına gelir. Çağdaş sivil toplum kavramının bu temel özelliği, bu yeni çağda devletin yeni türden bir dönüşümünü ifade eder. Ama sivil toplum süreci; devletin küçülmesi veya özelleştirme gibi dar kapsamlı bir dönüşüm olarak algılanmamalıdır. Bu süreç, devlet ve onun dışındaki özerk sivil - sosyal yapıların birbirini etkileyerek yeni bir toplum yapısına dönüşmeleri sürecidir.

Siyaset ile devletin bugüne kadar olagelmiş etkileşimi dikkate alındığında; sivil toplum sürecinin siyaset ile olan ilişkisi de kendiliğinden ortaya çıkar. Bugün yeni türden siyasetlerin, kendi temel eksenleri olarak sivil toplum sürecini almaları gereğinin açıklaması buradadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi