
Halil Sarıgöz
Türkiye’nin demokrasi serüveni – 4
İki haftadır farklı konulara değiniyorduk. Türkiye’nin Demokrasi Serüveni serimize dördüncü bölümüyle devam ediyoruz. Serimiz ile alakalı en son ikinci dünya savaşı yıllarındaki demokrasi sektesinden bahsetmiş, bu hafta itibariyle halkın tabiriyle “demirkırat”, yani Demokrat Partinin kuruluşuna ve iktidarı devralışına giden sürece değineceğiz…
Son yazımızda da bahsettiğimiz gibi İsmet Paşa çok partili hayata geçişi yürekten destekliyor ve istiyordu… Demokrat Parti’nin kurulmasına giden sürece baktığımızda ister istemez ilk akla gelen şey İnönü ve Bayar çekişmesiydi. CHP içindeki çatırdama ve iplerin kopuşu toprak reformuna karşı, Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan’ın dörtlü takriri sunmasıyla başlar. Dörtlü takrir, ikinci dünya savaşının ardından CHP’nin çiftçiyi topraklandırma hakkındaki meclis tasarısına karşı verilmiş bir önergedir. Dörtlü takririn reddedilmesinden sonra Menderes, Köprülü ve Koraltan CHP’den ihraç edilmiş olup, Bayar da istifa ederek partiden ayrılmıştır. Tüm bu gelişmelerin ardından yeni bir parti kuracağını açıklayan Celal Bayar, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından Çankaya Köşküne çağrılıp gerekli desteği aldıktan sonra aynı isimler ile birlikte 7 Ocak 1946 günü halkın değimiyle ‘Demirkırat Parti’ olan Demokrat Partiyi kurmuştur…

Celal Bayar’ın Genel Başkanlığında kurulan Demokrat Parti’nin parti programı, tıpkı CHP’nin programına benziyordu. Halk Partisi’nin altı oku DP’nin programında ufak tefek farklı yorumlarla da olsa aynen yer almaktaydı. DP ilk kurulduğunda, İsmet Paşa’dan ciddi destek de gördü. Paşa, tıpkı Gazi’nin Serbest Cumhuriyet Fırkası döneminde yaptığı gibi her ne kadar CHP Genel Başkanı da olsa, Cumhurbaşkanı olarak CHP ve DP’ye eşit mesafede durmaya çalışıyordu. Yani çok partili hayatın bu kez yaşaması için çaba sarf etmekteydi… İkinci dünya savaşının sancılı sürecinin ardından ister istemez yıpranan CHP, DP’nin halkta karşılık görmeye başladığının da farkındaydı. Genel Seçimler 1946’da yapıldı. Açık oy, gizli tasnif gibi iddialar olsa da, DP tarafından sonraki yıllarda şiddetle eleştirilse de bu seçimler, Türkiye'nin çok partili hayata geçiş sürecinin bir başlangıcıydı. Demokrat Parti'nin kurulması ve seçimlere katılması, ilerleyen yıllarda çok daha fazla demokratikleşme talebini tetikledi. 1946’da ki seçim sonuçları, Cumhuriyet Halk Partisi için zaferle sonuçlandı. CHP, %80 civarında oy alarak çoğunluğu kazandı ve tek parti olarak iktidarını sürdürdü. Özetle, 1946 seçimleri Türkiye'nin çok partili sisteme geçiş sürecinde önemli bir dönemeçtir, ancak sonuçları ve seçim süreci üzerine yapılan eleştiriler, o dönemin demokratikleşme sürecinin zorluklarını gözler önüne serdi.
Takvimler 14 Mayıs 1950’yi gösterdiğinde Halk Partisi seçimleri kaybetmişti. 27 Yıllık CHP iktidarı, DP’ye devir oluyordu. “Yeter Söz Milletindir” sloganıyla seçimlere katılan DP, seçim sisteminin de etkisiyle parlamentoda ezici bir çoğunlukla iktidara gelmişti. DP’nin bu başarısında elbette DP’nin halkın nabzını iyi tutması etkendi ancak tek parti döneminde ikinci dünya savaşının da tetiklediği bunalımların hafızalarda canlı olması ve Halk Partisinin uzun süredir ülkeyi tek başına yönetmesinden kaynaklanan iktidar yorgunluğu da etkili oldu. 14 Mayıs 1950 seçimleri Koraltan’ın deyimiyle “tam bir beyaz ihtilâldi.”
Beyaz ihtilâl evet geçekleşmiş ve Demokrat Parti tek başına iktidar olmuştu. Kuruluşundan 1950 seçimlerine giden süreç içerisinde sürekli demokrasiden ve özgürlüklerin kısıtlı olduğundan dem vuran DP acaba kendi iktidarı döneminde neler yapacaktı? Haftaya değineceğiz…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.