Anadolu Üniversitesi'nde yaşanan bazı olayları yazıyoruz.
Keza...
Osmangazi Üniversitesi'nde yaşanan olaylar da zaman zaman yer alıyor gazetemizde.
Dün de bu köşede dile getirdik.
Her iki üniversite de Eskişehir'in gurur duyduğu iki kurumu.
Ancak öylesine olaylar yaşanıyor ki, Gazetecilik açısından yazmadan geçemiyoruz.
-"Kurum zarar görmesin" düşüncemiz, Gazeteciliğin gereğini yapmamıza engel olamıyor.
Sözünü ettiğimiz her iki Üniversite de devasa kurumlar.
Hem çalışan sayısı bakımından, hem de bütçeleri itibarıyla olabildiğince büyük kurumlar.
O nedenle...
Yaşanan olumsuz olayların ardı arkası kesilmiyor.
Her iki Üniversitede iç çekişme bir türlü yok edilemiyor.
Yine hemen her olayda işin içine bir şekilde rant ve menfaat mutlaka giriyor.
Bu durum da ister istemez Üniversiteler içinde ayrı ayrı grupların oluşmasına yol açıyor.
Tüm bu anlattıklarımız, Bilim yuvası olması gereken Üniversitelerin, kamuoyuna başka bir amaç doğrultusunda görev yapıyormuş izlenimi kazandırıyor.
Kimi "Çiftlik" tanımlaması yapıyor, kimi ise "Aile şirketi" tanımlaması.
Sonuçta...
Üniversiteler, içinde yaşadıkları bu olaylar nedeniyle hem kurum olarak zarar görüyor, hem de Eskişehir'e zarar veriyor.
Hani diyoruz ki...
Üniversite kendi Rektörünü, kendi iradesiyle seçebilse.
Yani, Cumhurbaşkanının ataması ortadan kalksa.
Ardından...
Her fakülte, Rektörün ataması yerine, Dekanını kendi içinden belirleyebilse...
Yine her bölüm, Bölüm Başkanını yine kendi içinde belirleyebilse.
Belki de bugün yaşanılan olayların büyük bir çoğunluğu olmayacak.
Atanan Rektörler ve Dekanlar da...
Kendinden önce ki rektör ve Dekanlarla uğraşma yerine, tüm enerjisini Üniversiteye vermiş olacak...
En azından...
Böyle bir demokratik yöntemle, "Sizden-Bizden" ayrımı ortadan kalkacak.