Üst Kimlik, Alt Kimlik ve Siyaset

Toplum, gelişimine ve içinde bulunduğu şartlara bağlı olarak bulanık veya net bir kimliğe sahip olur. Ama bu durum alt kimlikleşmeyi dışarıda bırakmaz. Hatta bazı sosyal gruplar için alt kimlik örten üst kimlikten daha baskın olabilir. Uzak bir örnekle başlayalım. Göç alma bakımından rekortmen ülkelerden biri ABD’dir. Amerikan sinemasında da izlediğimiz gibi İngiltere’den Yunanistan’a, İrlanda’dan İtalya’ya kadar pek çok ülkeden göçmenler büyük ümitlerle bu ülkeye gelmişlerdir. Porto Riko’dan, Çin’den veya Meksika’dan da pek çok kişi, bu ülkeye göç ederek ABD vatandaşı olmuşlardır. Büyük göçlerden bu yana aradan en az yüz yıl geçmesine rağmen bu insanlar, etnik ve kültürel kimliklerini çok net hatırlayıp bu niteliklerini yaşatmalarına rağmen, ABD vatandaşı olmayı da başarmışlardır. Örneğin İtalyan olduklarını hatırlarken, ABD vatandaşlığı üst kimliği altında buluşma konusunda başarılı olmuşlardır.

Osmanlıyı hatırladığımızda; üst kimliğin, Osmanlı milletler sistemi olduğunu görürüz. Bu dönemde Türkler arasında Müslüman Osmanlılık, örten üst kimliktir. Cumhuriyet’le birlikte bu kimlik, Türklük olarak yeni bir ulusçu projeye dönüşür. Osmanlı olmayı reddeden Cumhuriyet, resmi ve gayri resmi açıklamalarında Türk olmanın erdeminden ve üstünlüğünden söz eder. 1980’li yıllara geldiğimizde ise örten kimlikler açısından bir kırılma ve farklı bilinç gündeme gelmeye başlar.

Yirmi beş yıl önce, 90’lı yılların ortalarında şunları yazmışım: “Son 30 yılda yurttaşlar, bir bellek yitiminden kurtulmuşçasına alt kimliklerini (dinsel, etnik, kültürel köklerini) hatırladılar. Giderek yurttaşlar ve toplulukları için alt kimlik, üst kimlikten daha önemli hale geliyor. Bu amaçlı siyasi ve sivil örgütlenmelerin büyük bir hızla arttığını gözlüyoruz.”

Müstakbel seçimlerde partilerin aday listelerine bakıldığında; bunların hazırlanmasında siyasi birikim ve deneyim yerine yine etnik, kültürel ve dini tercihlerin etkin olduğunu görürüz. Listelerde bir şehirdeki bir dini cemaatin oylarını almak için bu topluluğa yakın bir aday tercih edilmiştir. Baskın hemşehrilik duygusu ile hareket eden oyları almak için bu yönünü ortaya koyan bir aday listede yer almıştır. Ülkenin doğusundan göç etmiş kişilerin oylarını almak için o kesimi temsil eden bir aday listede yer bulabilmiştir. Özetle; aday atamaları dini, kültürel ve etnik tabana oturtulmaya çalışılmıştır. İşin daha üzücü olan yanı, iktidara aday partilerden bu yaklaşımın dışında kalabilen yoktur. Bir bakıma; insanların etnik yapısı, kafa yapılarının önünde olmaya devam etmektedir.

Bu yaklaşımdaki temel fikir, ne pahasına olursa olsun iktidarı ele geçirme ve rantı yandaşlarla paylaşma düşüncesidir. Bu konuda 1990’lı yılların ortasında şunları yazmışım: “Birer toplumsal atom olarak öne çıkan alt kimlikler, hızla içe dönüyor. Kendi içlerine yönelik olarak aşırı politize olurken, dışarıya karşı depolitize oluyorlar. Diğer atomlarla aralarında bir iklim (iletişim ortamı) olması gereken demokrasiyi, yalnız kendileri için ve kendi içlerinde kullanmak üzere istiyorlar. Kimlik içi demokrasi saat gibi işlerken, kimlikler arası demokratik süreçlerde aksamalar oluyor.”

Yine bir başka paragrafta şunları yazmışım yirmi beş yıl önce: “Bazı kimlik bloklarının (kimlikleşmiş baskı ve çıkar gruplarının), devleti diğer gruplarla uzlaşarak birlikte dönüştürmek (demokratikleştirmek) yerine kendi başlarına ele geçirme eğilimlerinin arttığını gözlüyoruz. Kimlikler, rant arama ve kollama mekanizmaları haline dönüşüyor.”

İlginç bir gözlemimi aktarayım. Etnik, kültürel veya dini kimlikler kendi ihtiyaç, beklenti veya isteklerine bağlı olarak kolaylıkla partiler arasında yer değiştirebiliyorlar. Partiler bu kimliğe ait ‘sembol’ olduğuna inandıkları bazı isimleri listelerinde bulundurmaya çalışıyorlar.

İşin özeti şu: Partiler, daha fazla oy alabilme pahasına iktidarlarını siyaset dışı kimlikler üzerine kurmaya aşırı istekliler. Etnik, kültürel ve dini kimlikler de buna son derece ‘güzel’ uyum gösteriyorlar. Sözün özü; ülkede olup bitenlere baktığımızda bir kez daha anlıyoruz ki feodal zihniyet, hâlâ iktidar olmayı sürdürüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi