
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Vatandaşın terazisi üzerinde hiçbir ağırlığınız yok...
Bazıları öylesine kilitlenmişler ki Büyükerşen'e, sormayın gitsin.
Ellerinde olsa seçim bile yaptırmayıp Büyükerşen'in seçimi kaybetmesini görecek.
Kimileri de var ki...
Yine ellerinde olsa seçime dahi gerek duymayıp, dördüncü dönemi daha bugünden başlatacaklar.
İçimizde yaşayan bu insanlarda "Büyükerşen sempatisi" ile "Büyükerşen Antipatisi" adeta tavan yapmış durumda.
Zaten, bu şekilde davrananlara Allah büyük bir lütuf da vermiş!
Doğuştan konfeksiyoncu hepsi.
Başka türlü doğmamış çocuğa bu denli donları nasıl biçecekler ki?
Doğrusunu söylemek gerekirse...
Bazılarının, "Büyükerşen seçilmesin" diye kendini yırtması, ya da "Büyükerşen seçilsin" diye telef olması vatandaşın umurunda bile değil.
Hatta...
Kendini Büyükerşen'in kaybetmesine adayanların yaptıkları saçma sapan eleştirilerle Büyükerşen'e karşı sempati oluşturdukları...
Buna karşın...
Kendini Büyükerşen'in seçilmesine adayanların da, yine saçma sapan savunmalarla Büyükerşen'e antipati oluşmasını sağladıkları gibi tersine bir durum var ortada.
Kısacası...
Başta da söylediğimiz gibi, kendisini Büyükerşen'e bir şekilde kilitleyenler ve bunu saplantı haline getirip, yaşam tarzı haline dönüştürenler hakım derken başka bir şeye sebep oluyorlar.
Üstelik farkında da değiller.
Çünkü...
Yine yukarıda da söylediğimiz gibi, insanların umurunda bile değil Büyükerşen için söylenen menfi ve müspet sözler.
Dahası...
Bu sözler bu günden kimseyi de etkilemiyor.
-"Büyükerşen'in işi bitti" ya da "Büyükerşen yine seçilecek" demekle, hiç kimsenin fikri anlık olarak değişip durmuyor.
Boş yere kendilerini yırtıp, Büyükerşen'in ismi üzerinden kendilerini telef ettikleriyle kalıyorlar.
Peki; bunların hepsi hikâyeyse, o zaman gerçek ne?
Söyleyelim hemen...
Büyükerşen'in adaylığı kesinleşir.
İktidar partisi Büyükerşen'in karşısına bir isimi aday olarak çıkartır.
Hah işte o zaman vatandaş bakar ikisine de...
Koyar terazisine, şöylesine bir tartar...
Öylesine anlık bir kıyaslama yapar ki, ağzınız açık kalır.
Eğer iktidar partisinin ortaya çıkarttığı aday Büyükerşen'in vatandaş nazarında ki konumundan yüksek bir yerdeyse, kazanır gider seçimi...
Değilse...
Tarih tekerrür eder.
İşte gerçek budur.
Yani, Vatandaşın seçimde karşılaşacak olan iki ismi koyduğu terazidedir gerçek...
Yoksa siz sabaha kadar "Büyükerşen'in işi artık bitti" diye bağırın.
Ya da...
-"Büyükerşen yine seçilecek" diye kendinizi yırtın.
O terazinin üzerinde, seçimi değiştirebilecek hiçbir ağırlığınız yok.
...........
Dünün vekili bugünün başkanı...
Enteresan bir yapısı vardı Demir Berberoğlu'nun...
Tanıyanlar çok iyi bilir.
Eskişehir'de çok uzun yıllar siyaset yaptı.
İl Başkanlığı dönemi çok konuşuldu.
Rahat bir adamdı, seçime bir hafta kala Kanada'ya araba yarışları için giderdi.
Partide, durumu en iyi olduğu dönemde Milletvekili olmak istemedi.
Partide, durumu en kötü olduğu dönemde, adeta piyangodan çıkar gibi Milletvekili seçildi.
Partinin en güçlü ismiyken, mahallede delege seçilemedi.
Partinin en güçsüz durumumdaki kişisiyken, genel başkana kök söktürdü.
Ne Demirel ile anlaşabildi, ne de Cindoruk ile...
Tansu Çiller ile kanlı bıçaklıydı.
Sanayicilerle yaptığı toplantıda, bir yakını için tayin isteyen sanayiciyi "Benden çıkmayan kredini, olmayan pazarı yaratmamı iste" diyerek bozum bozum bozdu.
Bir günde DDY ye 500 kişiyi işçi olarak sokup, ardından da gelen eleştiriler üzerine "Tabii ki partizanlık yapacağım. Niye iktidardayız ki?" deme cesaretini gösterdi.
Eskişehir'de ilk özel televizyonu kurdu, o kurulan ilk özel televizyonun ilk haberinde kendine eleştiri vardı.
Kısacası...
Enteresan bir yapısı vardı Demir Berberoğlu'nun.
İyi bir siyasetçiydi ama, araba yarışları merakı siyasetin hep üzerinde oldu.
Belki bu merakı olmasa siyaseti de bırakamazdı.
O bıraktı.
Yarışlara geri döndü.
Sonrasında da Türkiye Otomobil Sporları Federasyon Başkanı oldu.
Başkan olarak yaptı ilk iş, Balkan yarışlarını Eskişehir'e getirmek oldu.
Önceki gün bir araya gelince, neredeyse 25 yıllık müşterek yaşadıklarımız geldi aklımıza.
Hala formundan bir şey kaybetmemişti.
Pek çoklarının yapamadığı gibi eski milletvekili olmayı içine sindirmiş, yeni federasyon başkanlığını da olabildiğince benimsemişti.
............
Şehir dışına yapılan stadta taraftarın değil rüzgarın sesi olur..
Ankara'da da tıpkı Eskişehir de olduğu gibi yeni bir Stadyum yapılacak.
İşte bu stadyumun Eskişehir yolu üzerinde, yani şehir merkezinden 30 kilometre uzakta yapılacağını duyan Gençlerbirliği kulüp Başkanı İlhan Cevcav bu işe tepki göstermiş.
-"30 kilometre uzakta stad yaparsanız, o statta oynanan karşılaşmada taraftar sesi değil rüzgar sesi duyarsınız" demiş.
Üstelik.
Taraftarın maça gidiş ve gelişlerinin işkence olacağını söyleyip;
-"Ben Taraftarın işkence çekmesini değil, zevk duymasını isterim" diye de eklemiş.
Cavcav'ın bu açıklamazsını okuyunca ister istemez kafamızdan hesap yapmaya kalktık.
-"Acaba Sazova şehir merkezine kaç kilometre?" diye.
Var mı bileniniz?
..........
BİRAZ DA
GÜLMEK LAZIM
Adam yalan makinesi almış evine... Salonda köşeye koymuş..
-Kim yalan söylerse ötecek demiş.. Akşam yemeğe oturmuşlar.. Oğluna:
-Bugün nerdeydin demiş adam.. Oğlan:
-Okuldaydım, tabii deyince makine
-duuuuutt diye ötmüş. Oğlan da itiraf etmiş, seksi bir filme gidip okulu astığını.. Babası fena halde kızmış, oğluna..
-Ben senin yaşındayken seks nedir bilmezdim deyince makine gene ötmüş.
-duuuuutt Anne gülmüş, bu defa...
-Al iste!.. Senin oğlun!.. Deyince makine başlamış
-Duuuuutt, Duuuuutt