
Gürcan Banger
Yarın Anneler Günü
Yarın, 14 Mayıs 2023… Yarın Anneler Günü… Bu değerli günün medyatik vitrininde her zaman olduğu gibi, gülümseyen anneler yer alacak. Sevdikleri, ailenin o değerli varlığına hediyeler ve çiçekler sunacaklar. Bunları yapamayanlar, ya sevgili annelerine sarılıp bir içten öpücük konduracaklar yanaktan, ya da telefona sarılıp sevecen cümlelerle hâl hatır soracaklar. Bu dünyadan sonsuzluğa göçmüş olanlar için ise, içler acıyla ve gözler yaşla dolacak; huzur duaları onların ardından o dönülmez yolculuğa gönderilecek. Her sevgi ilişkisi kendi ritüelini kendisi üretmeli. Örneğin anneye olan sevgiyi ifade etmenin yolu, ona sadece parasal yönden kıymetli bir hediye almak olmamalı.
Diğer yandan bazı anneler var ki; onlar için dün ile bugünün, bugün ile yarının fazla farkı olmayacak. Onlar, ailelerinin en çok şiddete maruz kalan bireyleri olarak Anneler Gününü de ağır zulüm koşullarında geçirecekler. Onlar için günün bir an önce bitmesi, kendilerine uygulanan zulmün de bir an önce bitmesi anlamına gelecek.
Kadına şiddet uygulama yaklaşımı, öğrenilen bir davranış biçimidir. Öğrenildiği yer ise çoğunlukla ailedir. Çocukluk ve gençlik dönemlerini, kadına şiddet uygulanan ailelerde geçiren bireylerin, kendilerinin sonraki yaşamlarında şiddete eğilimli oldukları gözlenmiştir. Ergenlik dönemi sonrasında bu tür ailelerin erkek bireylerinin; kız kardeşlerine, eşi ölmüş veya eşinden boşanmış olan annelerine, kendi eşlerine, nişanlılarına veya yakın kadın akrabalarına şiddet uyguladıkları istatistiksel olarak bilinmektedir. Bu davranış, genelde erkek olmanın doğal bir uzantısı olarak kabul edilmekte ve yapılan eylemin bir insanlık suçu olduğunun ayırtına varılmamaktadır.
Kadına uygulanan şiddet ile ilgili pek çok çalışma yapılmıştır. Bunlar, her ne kadar şiddetin önlenmesi konusunda nihai başarıya ulaşılmasına neden olmamışsa da, bazı gerçeklerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Örneğin yaşanılan mekâna göç ile gelmiş olan ailelerde, kadına yönelik şiddetin daha yaygın olduğu gözlenmiştir. Şiddet ile birlikte gözlenen bir diğer sosyal olgu, işsizliktir. İşsizliğe bağlı ekonomik sorunlar, aile içindeki gerginlikleri artırmakta ve sonuçta gerilen ortam, kadının dayak yemesi ile sonuçlanmaktadır.
Aile içi şiddet ile birlikte gözlenen bir diğer olgu, kalabalık aile gerçeğidir. Nüfusun, ortalamanın üzerinde olduğu ailelerde bireyler arası sorunların şiddet yoluyla çözülmesi, sık gözlenen bir durumdur. Bu çerçevede kadın da kendine düşen acılı payı almaktadır. Yine erken yaşta yapılan evlilikler, bireylerin bedensel ve ruhsal yapılarındaki yeterli gelişmenin olmaması nedeniyle, kadına yönelen şiddetin bir başka nedeni olarak gözlenmiştir. Kadının boşanma talebi ise şiddet kaynaklarından bir diğeri olarak ortaya çıkmaktadır.
Özelde annelerin, genelde kadınların önemi ve değeri konusunda mangalda kül bırakmayanımız çoktur. Ama şiddete maruz kalan kadınların karşılaştıkları zorlukların başında, yardım alabilecekleri kişi ve kuruluşlara ulaşmadaki engeller gelmektedir. Geleneksel kültür nedeniyle dayak yiyen kadın, karakola giderek şikâyette bulunmaktan çekinmektedir. Babasının evine veya karakola gittiğinde; karşısına “Kocandır; döver”, “Evlilikte olur böyle şeyler” türünde yaklaşımlar çıkmaktadır. Aile içinde şiddetin önlenmesi ve mağdur kadınların destek ve koruma altına alınabilmesi için kurumsal yaklaşımlara ihtiyaç vardır.
Sözün kısası; yarın Anneler Günü… Annemize olan sevgimizi ve saygımızı hatırlayıp bunu ona bir kez daha gösterebileceğimiz bir fırsat… Aynı zamanda kadına, anneye uygulanan şiddetin çözülmesi gereken bir sosyal sorun olarak karşımızda durduğunu hatırlamanın da bir fırsatı…
Son söz: Bir çocuğun annesine olan sevgisinden daha büyüğü olamaz. Bence sevgi onunla başlar, onunla büyür.