
AKTÜEL
YAZDIM MESAJI ATTIM ŞİŞEYİ DENİZE...
Bazen bir meraklı, bir iki satır birşey karalar.bunu bir şişeye tıkar, ağzını kapatır ve salar denize. Şişe çalkalana çalkalana alır başını, dünyanın bir ucunda öbür ucuna denizleri aşıp varır. Varır da kime varır? Bilinmez orası.
Bazen de bir imdat, bir yardım çağrısı olarak denize atılır; birileri bulsun, yardımımıza koşsun diye beklenir ve.. Çokluk, ne gelen ne olur ne giden. Çünkü, şişe ya denizde yitip gitmiştir ya da birilerince bulunmuştur ama iş işten çoktan geçmiştir o zaman da...
- 1825 yılında birgün Binbaşı MacGregor eline kağıt kalem aldı, bir mesaj yazdı, dürdü büktü,
bir şişenin içine tıkıştırdı ve denize attı. Attığı yer, Biscayne Körfezi'ydi. "Gemi yanıyor,
Elizabeth, Johanna ve ben ruhlarımızı, ebediyete geçişin korkunçluğu karşısında yine de
Yaradan'ımıza emanet ediyoruz."
Bu satırlar gerçekten bir gemiden, üstelik yanan bir gemiden mi atılmıştı şişe ile? Bilinmiyor. Çünkü mesaj ancak bir buçuk yıl sonra bulundu. Ortada binbaşı yoktu, adlarını andığı Elizabeth'le Joanna da. Gemi? O da bilinmiyordu.
- XIX. Yüzyılda bir İngiliz gemicisi, gemisi Hindistan'a gitmek üzere limandan ayrıldığı sırada,
bir evlenme teklifi yazdı, şişeledi ve Southampton sularına bıraktı.
Hindistan'dan anavatanına dönerken gemisi Pord said'e uğradı. Bizimki ki limanda dolanırken suyun üzerinde bir şişe gördü, aldı, içindeki mesajı çıkardı. Evet, kendi el yazısı ve kendi evlenme teklifiydi çıkan.
- Yıl, 1916 idi. Yine bir İngiliz gemici Kuzey Atlantik Denizi'nde batıp çıkan bir şişe gördü, aldı. Ünlü Lusitanie Transatlantiği 1198 yolcusuyla batmadan önce atılmış son mesajdı:
"Birkaç yolcu ile birlikte hala güvertede bekleşiyoruz. Son cankurtaran sandalları da indirildi
ve gitti. Hızla batıyoruz. Yanımda bir rakip var, hepimiz dua ediyoruz. Belki bu not..." Hepsi bu kadardı.
1714 yılında Japon gemici Çun Osuke Matsuyama'u olmaz bir düşe kendini kaptırmış olarak
Pasifik'e açıldı. Hazine arayıp bulacak ve anında zengin olacaktı. Küçük teknesi fırtınaya yakalandı, battı.
Şansları varmış ki o ve 44 gemici yüze yüze yakınlarındaki bir mercan adasına kapağı attılar, canlarını kurtardılar. Gel gelelim, çıktıkları bu adada bu kez şansları yaver gitmedi; hepsi de açlıktan ve güneş çarpmasından öldüler. Fakat Matsuyama ölümünden önce evine, çoluk çocuğuna bir mesaj yollamayı başardı.
Kime ne diyecekse, bir bir tahta yongalar üzerine yazdı, bir şişeye doldurdu, denize savurdu.
Şişe ancak 150 yıl sonra Matsuyama'nın doğup büyüdüğü kentin yakınlarnıda bulunabildi.
- ABD Hidrografik Müdürlüğü bir deney için Pasifik'in ortasında bir yerden bir şişeyi denize bıraktı. Şişe ora bura derken varması beklenen yere 53 gün içinde zor ulaştı. Şişenin bu kadar gecikmesine neden, içindeki mesajın 8 dilde yazılmasına karşılık, bulanın bir ilkel yerli oluşu ve yerlinin de hiçbir yabancı dil bilmeyişiydi.
- 1946 yılında bir gün Danimarka kıyılarında bir şeşi bulundu ve ortalık birden ayağa kalktı.
Şişenin içinden çıkan mesaj, Alman denizaltı Nauecalus'ün seyir defterinden yırtılmış bir sayfaya yazılmıştı ve 1945 tarihini taşıyordu.
Çıkan mesaja göre, Hitler, Berlin'deki sığınağında öyle canına kıyıp ölmemişti. Ya nerede ve nasıl ölmüştü?
Hitler bir punduna getirip kaçmış. Nauecalus'a bindiği gibi Finlandiya ile İspanya arasında giderken torpillerenek batan denizaltı ile dünyamızdan ayrılmıştı.
Seyir defterinden yırtılıp üstüne bu mesajın döktürüldüğü sayfada bunlar yazıyordu.
- Bir Rus balıkçısı, 1948 yılında Kuzey Buz Denizi'nde, Vilkilski Boğazı kıyılarındaki kumlar üzerinde bir şeşi buldu. İçinden çıkan mesaj, hem Norveççe, hem de İngilizce yazılmıştı.
Çevirisi yapıldı, bu kez de ne dediğini anlayan çıkmadı.
"Beş tayla 150 köpek kaldı. Saman, balık ve 30 kızak lazım. Ağustos başında dönmem şart.
Baldvvin."
Çok sonra anlaşıldğına göre, mesajı yazan, kutup kaşiflerinden Baldvvin'di ve yazdığı tarih,
1902 yılıydı. Şişe aracılığıyla istedikleri gönderilmemişti ama Baldvvin ölmemeyi bilmişti yine
de.
Ağustosta 'şart' olan dönmesine gelince... Burası pek bilinmemektedir.