Yeni yılı düşünürken

Her son bir başlangıçtır. Yaşam kendi boyutunda –bizim özel bakışımızdan bağımsız biçimde– durmaksızın akıyor. Evrende bilebildiğimiz yaşamın özünde başlangıçlar ve sonlar yok. Onlar bizim algı modelimizin ürettiği duraklar… Son dediğimiz hangi duraktan sonrasının olmadığını kanıtlayabiliriz? Önemli olan, kendimizce koyduğumuz bu duraklar karşısında duruşumuz ve bakış açımız…

Evrene ve yaşama karşı duruşumuzda önemli bir noktayı yitirmememiz gerekiyor. Sevgiler, nefretler, ilgiler ve kayıtsızlıklar yaşamı algılama, anlamlandırma ve cevap verme tarzımızdan kaynaklanıyor. Bir başka deyişle; yaşamın algılanmasında ve anlamlandırılmasında durduğumuz noktayı ve bakış açımızı biz belirliyoruz. Bazı inançlar, ideolojiler ve söylemler bu duruş hakkında kulağımıza bir şeyler fısıldasa da; asla tek bir kural veya vazgeçilmez yöntem yok. Her bireyin yaşamsal farkındalığı ve bilinci geliştirmesi –çevre şartlarıyla birlikte de olsa– kendisinin ürettiği bir model…

Her yıl sonu yaşlanmış bir yılı tarihin derinliklerine gönderiyoruz. Yeni bir yılı ümidin, karamsarlığın ya da kayıtsızlığın ufkunda yaşamaya başlıyoruz. Yılları bile insan yaşamı gibi algılıyoruz. Yaşama başlangıçlar ve sonlar koyma tarzımıza uygun biçimde insan doğuyor, yaşıyor ve ölüyor. İnsan doğum denen olayla yola çıkıyor. Ölümle yolun bittiğini varsayıyoruz. Gerçekten yol ölümle bitiyor mu? Tarihe ve sanata mal olmuş ölümsüzlük hasretimiz, ‘başlangıçlı ve sonlu’ algı modelimize rağmen yaşamın sonsuzluğuna işaret etmiyor mu?

Zihninizi bir yoklayın. Bugün artık fiziksel olarak aramızda olmayan insanlarla ilgili ne çok anı ve izlenim var yaşamımızda. Gözlerimizi kapatıp o anları dejavu gibi yeniden hissetmek mümkün; çünkü olanlar bizim yaşamımıza varlıklarıyla anılar, anlamlar ve değerler kattılar. Onlarla değiştik, dönüştük, evrimleştik, büyüdük. Bu insanlar bugün fiziki olarak aramızda olmasalar da düşünsel ve duygusal yaşamımıza olumlu veya olumsuz katkılarıyla yaşıyorlar. Sonuçta; kısa sayılabilecek fiziki yaşam sürecimizi farklı hale getiren bizim kendi yaşamımızı ve çevremizdeki hayatları anlamlandırmamız… Yaşam çevremizdeki canlılara –ve yaşam çevresinin kendisine– yüklediğimiz anlam ve değerlerle ömür denen basit görünümlü yolculuğu daha farklı hale getiriyoruz.

Hepimizin yaşama mutluluk anları ile dolu değil. Acılara uğramış olanlarımız var. Bu gerçek, gelecek yaşama karşı umutsuz ve kayıtsız olmamız sonucunu doğurabiliyor. Ama genelde her yeni yılı yeni şanslar ve fırsatlar ihtimali olarak algılamayı seviyoruz.

Yaşamın en ilginç ve güzel yanlarından biri geleceğin bilinmeyenlerle dolu olmasıdır. Bilinemeyen geleceğe meydan okumayı seviyorum bile denebilir. Tahmin etme konusunda ne denli başarılı olsak da geleceğin gelişmelerini bilebilmek mümkün değil. Bilinmeyene endişe, korku, karamsarlık veya umutsuzlukla bakmak yerine geleceği fırsat ve şans olarak değerlendirmeli. Şans ve fırsatlar her zaman yaşamın içindedir. Özellikle fırsatların onları karşılamaya ve yakalamaya hazır kişilere görünür olduğunu unutmamak gerekir.

Bazı anlarda zamanın ruhu bir olumsuzluklar sarmalına takılıp kalıyor. Her an, aynı zaman olmayabiliyor. Kimi durumlarda sanki esin ve anlam pınarımız kurumuş gibi bir çöl ortamında buluyoruz kendimizi. Çölden tekrar yeşilliğe ve suya yürümek, cesaret ve azim gerektiriyor. Gayret etmeden, emek vermeden ve ısrarlı olmadan, içinde düştüğümüz umutsuzluk ve anlamsızlık kuyusundan çıkamıyoruz. Nitelikli insan odur ki; böyle zor bir durumda başını göğe kaldırıp ışığı görebilir ve ona ulaşmak için gayretli ve azimli olur. İyi insan odur ki; kendini bir kuyuda hissedenin ışığı görmesini sağlar ve ışığa ulaşmak için onu yüreklendirir.

Bakış açısı, insanın zenginliğidir. Bakış açısı, insanın bilgi ve deneyim birikimi ile bunu özümleme başarısının bir ifadesidir. Bakış açısı, sıradanlıkla bilgelik arasındaki uzun yolu ölçü göstergesidir. İnsana ait değerler terazi ile tartılmaz ama kendimize örnek olarak seçeceğimiz kişilerin belirlenmesinde bakış açısı önemli ipucu sağlar; çünkü bakış açısı, değerli bir taşın güneş altında gözlerimizi alan ve “Ben buradayım” diyen ışıltısı gibidir. Yeni bir yıla umutla bakalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi