
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
YEREL BASIN
Bir okuyucumuz, bazı Süpermarketler, yerle gazete dışındaki gazeteleri satıyorlar ama tek yerel gazete yok. Oysa süpermarketler, kentte hizmet ediyor. " diyerek, eleştirilerde bulundu, yerel gazetelerin, satılmama nedenlerini sormuş.
Doğrudur. Eskişehir'de, bazı süpermarketlerde, yaygın basın satışa sunulurken, yerel gazeteler satılmıyor. Acaba diyoruz, bu süpermarketler, yerel gazeteleri satmakla kaliteleri veya kârları mı düşecek? Veya bilmediğimiz, başka nedenleri mi var?
Gerekçe, ne olursa olsun, Eskişehir'den, ciddi paralar kazanan, süper marketlerin, yerel gazete satmamalarının veya yerel ürünlere, yer vermemelerinin, ne mazereti, ne de kabul edilir bir tarafı vardır.
Ayrıca yerel basınla ilgili sivil toplum örgütlerinin, bu alandaki suskunlukları ve bu alanda girişim yapmaları ise dikkat çekicidir.
Oysa yerel basınımızın, imkânları düşünüldüğünde, Eskişehir, yerel basının kalitesi, içeriği, standardı ve baskı açısından, Türkiye' nin, en iyi kentleri arasındadır. Gerek sahipleri, gerekse çalışanları, büyük özveri ve fedakârlıkta bulunuyorlar.
Diğer yandan, son yıllarda "BASIN", sorunların, çözüm yeri olarak görülüyor. Oysa basının sorunları, çözmek gibi bir sorumluğu yoktur.
Ayrıca kurum/kuruluş yöneticileri, kendileri ile ilgili iddiaları ve toplumsal sorunları ileten, yerel basın mensupları ile görüşmesinde, hem kurum/kuruluşlar, hem de yöneticileri ve çalışanları açısından büyük yarar var. Çünkü iletilemeyen kişisel ve toplumsal sorunlar, özellikle de iddialar, dedikoduya dönüşür, kurum/kuruluşlar, itibar kaybettirir.
Yerel basınının, üç temel görevi vardır.
Kamu hizmetlerini, sağlıklı ve doğru biçimde halka duyurmak için, devlet-yurttaş işbirliği ilişkisini sağlamak ve devam ettirmek, Kurum/kuruluşlarla, yurttaş ilişkilerini düzenlemek ve yapılan hizmetleri kamu adına denetlemek ve elde ettiği bilgileri de kamuoyu ile paylaşmaktır. Ayrıca Ulusal iradenin, doğru tecellisi için, demokrasi olgusunu geliştirip, kökleştirmektir.
Öte yandan Eskişehir'de, azda olsa bazı kurum/kuruluşların yöneticileri, hatta bazı meslek odası başkanları, yerel basına ve mensuplarına karşı, değişik bir tavır içindedir. Bazıları ise yerel basını okumadığını söyleyip övünürken, bir kısmı da dikkate almadıklarını, sık sık vurgularlar. Hatta hatalarının, bedelini de basına çıkartırlar.
Oysa basını suçlayan kişi/kişiler ve yöneticiler, önce kendi icraatlarını sorgulamalı, nerede hata yapılıyor veya yapıyoruz, sorusuna da cevap aramalıdır. Yerel basına, tavır almak veya gereksiz yere suçlamalarda bulunmak, kimseye yarar getirmez. Bilakis, var olan diyalogu da yok eder. Fatura da, kente ve kendilerine kesilir.
Ayrıca kurum/kuruluşlarda görev yapan, azda olsa bazı kişi/kişiler, basın mensuplarının iyi niyeti karşısında tavır alırlar. Hatta geniş bir sorgulama, gayret ve çabası içine girerler. İşin vahametini anladıkları zamanda, iş işten geçer, bu seferde basını suçlarlar
Basın mensuplarının, yaptığı haberlerden memnun olmayan, kurum/kuruluş yöneticilerinin, "haber yapılmadan önce bize sorulmalı idi" sözlerinin, ne kadar ciddi, samimi ve geçerli olduğu da, kurum/kuruluşların, yerel basına karşı uygulamaları ile ortadadır.
Kim ne düşünürse düşünsün, yerel basın, Eskişehir' in, sesi, kulağı, gözü ve aynasıdır. Elbette yerel basın, gördüklerini, duyduklarını, düşündüklerini, en önemlisi de kentin sorunlarını, kamuoyu ile paylaşacaktır. Bu aynı zamanda, basının, asli görevidir.
Atatürk, " Bir milleti aydınlatma ve uyarmada, bir millete muhtaç olduğu fikri gıdayı vermekte, özet olarak bir milletin mutluluk hedefi olan müşterek istikamette yürümesinin temininde, basın başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir." demiştir.
Eskişehir' deki, kurum/kuruluşlar, kentle ilgili kararları veya sorunların çözümünü, "ortak akıl" olarak adlandırdığımız kavram ekseninde, ilgili kesimlerle, halkla ve basınla, uyum ve işbirliği içerisinde, almanın yollarını aramalıdır. Her vatandaşta, yalın yurttaş kimliği ile sorunlarını ve istemlerini, kurum/kuruluşlara, iletebilmelidir. .
Hatırlıyorum da İzmirliler ve basın mensupları, hiçbir ayrıcalığa sahip olmadan, " YALIN YURTTAŞ " kimliği ile toplumsal istemlerini gerektiğinde, İzmir Büyükşehir Başkanlarından, Rahmetli PRİŞTİNA' ya, bürokratik engelleri de devre dışı bırakarak aktarabiliyorlardı. Bu duruma, birkaç kere tanıklık ettik. Hatta " HALK VE BASIN, BENİM VELİNİMETİMDİR" sözüne de şahit olduk. Bugün, halk ve basın tarafından, hala hatırlanıyor ve rahmetle anılıyor.
Eskişehir'de, kurum/kuruluşlar, özellikle de süper marketler, halkımızın, hatta kendilerinin de, sesi, gözü, kulağı olan, yerel basına karşı, Rahmetli PRİŞTİNA gibi, düşünseler, yerel basına, maddi ve manevi destek verseler, ayrıca yaygın basın gibi, yerel gazeteler de süpermarketlerde, satılsa, ne kaybedeler?