4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

YOLSUZLUK VE HUKUK

Rüşvet ve yolsuzluk soruşturması hakkında, çok şey söyleniyor. Yargı bu alanda kimleri suçlu bulacak, önümüzdeki günlerde görülecektir. Ancak Yolsuzluk operasyonu kapsamında, oğlu gözaltına alınan Sayın Erdoğan BAYRAKTAR' ın, NTV 'de, "İmar planlarının büyük bir bölümü, Sayın Başbakan'ın onayıyla yapıldı. Başbakan'ın, istifa etmesi gerekir." sözleri ile Başbakan Sayın ERDOĞAN' ı, töhmet altında bıraktı.
Rüşvet ve yolsuzluk operasyonu ile ilgili olarak, bazı AKP'liler de açıklamalarda bulunuyor. Nitekim operasyonlarla ilgili bir açıklama da Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu'dan geldi. Kuzu Twitter'da adeta itiraf gibi bir açıklama yaptı."Adama sorarlar, on bir yıldır neredeydiniz?" diyen Kuzu, "11 yıldır, Ak Parti iktidarında, bu yolsuzluklar, son aylarda mı oldu? Kullanmak, şimdi mi işinize geldi?" sözleri ile de zihinleri daha da karıştırdı.
Yolsuzluk var veya yok, buna yargı kara verecektir. Ancak yolsuzlukla ilgili bazı gelişmeler, aklıselim insanlarımızı rahatsız etti. Özellikle de soruşturma yapan savcının görevden alınması, görevden alınan savcının, basın mensuplarına açıklamada bulunması, hükümetin yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının ardından yaptığı, yönetmelik değişikliği, Özellikle de yolsuzluk iddiaları karşısında, başbakan Sayın ERDOĞAN' ın, açıklamaları kamuoyunda endişe yarattı. Bu gelişmeler, piyasaya olumsuz olarak yansıdı.
Elbette yolsuzluk ve rüşvetle ilgili olarak, haklarında, soruşturma yapılan insanları, yargı kararı olmadan suçlu gibi göstermek, doğru değildir. Ancak İstanbul'da, 28 kamu ihalesinde, tam 100 milyar dolarlık, yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla Savcı Muammer Akkaş tarafından, soruşturma başlatıldığı ve gözaltı emri verdiği halde, polisin, Savcı ve mahkemenin kararını yerine getirmediği iddiasının da kabul edilir bir tarafı yoktur.
Ayrıca yolsuzlukla ilgili gelişmeler ve soruşturmalar, gündemde iken, İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı'nca, 'Adli Kolluk Yönetmeliği'nde, değişiklik yapılması ve Emniyet ve Jandarma görevlilerinin, adli olaylarda, amirlerine bilgi verme zorunluluğu getirilmesi, ciddi tepki aldı. Barolar, rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun ardından, hükümet tarafından değiştirilen, Adli Kolluk Yönetmenliği'nin, iptali için, Danıştay'a başvurdular. Danıştay, bu başvurular üzerine, Adli Kolluk Yönetmeliğinin uygulamasını durdurdu.
Danıştay'ın, bu kararı hukukçular tarafından olumlu bulundu. Çünkü bu yönetmelikle, Cumhuriyet başsavcılarına, soruşturmalar sırasında, hükümetin isteği doğrultusunda, savcıları istediği gibi, kızağa alma, bir soruşturmaya ilişkin hükümete köstebeklik yapmak üzere, görevli savcıların yanına, başka savcıları yerleştirme yetkisi de tanınmıştı. Böylece valiler ve bakanların, savcıların veya kolluk güçlerinin, yolsuzlukla ilgili polisin, yaptığı yolsuzluk soruşturmalarını anında öğrenmesi, mümkün olacaktı.
Ayrıca Adli Kolluk Yönetmeliği'ndeki değişik ile yapılan soruşturmalardan, yolsuzluk ve hırsızlık yapanların, haberdar olmasının yolu da açılmış oluyordu. Bundan böyle başbakan ve bakanlar, polise baskı yaparak, haklarındaki veya yakınlarıyla ilgili yolsuzluk ve hırsızlık iddialarını, daha işin başında örtbas edebilme imkânına kavuşmuş olacaklardı. Oysa yargı, yolsuzluğa, karşı veya taraf olan kesimlerin, yanında değil, hukukun yanında, yer almak zorundadır. Çünkü hukuk kuralları, herkesi bağlar. Hukuka, aykırı bir hareket yaptığınızda, işlediğiniz her suç oranında, ceza vardır. Ayrıca hukuk, hayatımızı düzenleyen hayati bir unsurdur. İnsan hayatını, yaşanır ve adil yapar.
Hukuka sahip çıkmak, öncellikle hukukçuları görevidir. Nitekim Türkiye Barolar Birliği Başkanı Sayın Metin FEYZİOĞLU, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ile ilgili olarak, "Örtbas edilmesini, gölgelenmesini, itibarsızlaştırılmasını, önlemek bizim görevimizdir." demiştir.
Türkiye, yargı bağımsızlığını, mutlaka sağlanmak zorundadır. Anayasal devletlerde, hâkimlerin, kesinlikle siyasal tarafsızlığa riayet etmeleri esastır. Çünkü hukukun otoritesi, onun politik olmamasına bağlıdır, Bu ise hâkimlerin, bağımsız ve tarafsız olmalarını gerektirir. Hukukta tarafsızlığa olan ihtiyaç, Türkiye gibi, ideolojik devletlerde, çok daha belirgindir. Çünkü hâkimlerin, resmi ideolojinin tarafını tuttukları yerde, adalet olmaz.
Ayrıca yargının, siyasallaşması veya yürütmenin müdahalesine maruz kalması, yargı bağımsızlığı açısından, ciddi tehlikedir. Buna karşılık, millet adına karar vermekte olan yargı organlarının, demokratik meşruiyetinin sağlanması da demokrasi açısından göz ardı edilmemesi gereken bir noktadır. Ülkemizde anayasal değişiklilerle, yargı bağımsızlığı açısından, önemli düzenlemeler yapılmış olmakla birlikte, son olaylar göstermiştir ki siyasi otorite, hala yargı üzerinde etkili olmakta karalı gözüküyor. Bugüne kadar yapılan değişikliklerin de, yargı erkinin demokratik meşruiyeti noktasında, 1961 Anayasasının da çok gerisinde kaldığı da söyleniyor. O nedenle de Türkiye, acilen yargı reformu yaparak, yargı bağımsızlığını sağlanmak zorundadır. Çünkü HUKUK, HERKESE LAZIM OLACAK.

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi