
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Yöneticiler hallerinden memnunsa bize ne oluyor ki?
-"İstifa eden yöneticilerin istifasını ben kabul ettim" diyor...
Biz hemen ; "İyi de niye sen? Niye yönetim değil?" diye soruyoruz.
Bu kez...
-"Yöneticilerin istifasını ben istedim" diyor...
Biz hemen; aynı soruyu sorup "İyi de niye sen? Niye yönetim değil?" diye soruyoruz.
Bir jeep olayı patlak veriyor aniden.
Arkasından olayın patlak vermesine neden olan yönetici istifa mektubu yazıyor.
Ama...
-"İstifasını bana getirdi. Yırttım attım" diyor.
Biz yine "Yahu niye hep sen yırtıp atıyorsun, bir yönetimde görüşseydin. Belki onlar istifanın yırtılmasını istemyecekti?" diye sormaya gayret gösteriyoruz.
Bu da yetmiyor...
-"Ben cezasını kestim. Aynı jeep'ten bir tane daha alacak kulübe" diyor.
Biz; "İyi de bu senin kestiğin ceza. Bu cezanın asıl yönetimde kesilmesi lazım değil mi? Belki yönetim başka ceza kesmek isteyecek?" diye soruyoruz.
Kararlar gündeme geliyor...
Biz kalkıp "Yönetimin bu kararlardan haberi yok" diyoruz.
Hesaplar gündeme geliyor...
Biz yine kalkıp "Hesap kitaptan yöneticilerin haberi yok" diye bağırıp çağırıyoruz.
Kısacası...
Kulüpte Başkanın dediği oluyor, yönetimin hiçbir şeyden haberi olmadığını söyleyip duruyoruz.
Biz sürekli bunu yazıyoruz ya...
Dün bir dostumuz aradı.
-"Ne o ya ikide birde "Yöneticinin hiçbir şeyden haberi yok" deyip duruyorsunuz. Adamlar bu durumdan rahatsız değil ki?" dedi.
Şöyle bir düşündük, sonuna kadar haklı.
Kulübe araba kiralanıyor, yöneticinin haberi yok.
Kiralanan otomobil yöneticinin eşi tarafından kullanılıyor, yöneticilerin yine haberi yok.
Trabzon'da olaylar oluyor, yönetici 2 ay sonra öğreniyor ne olup bittiğini.
İnternete yazı konuluyor, yönelici çıkıp "Bu bizim görüşümüz değil" diyor.
Kararlar soruluyor?, yönetici "Ne bileyim" diyor.
Hesaplar sorulduğunda ise yönetici "Valla ben karışmam" diyor.
Hal böyleyken biz de kalkmış ikide bir "Kulüpte başkanın dediği oluyor. Yönetimin hiçbir şeyden haberi olmuyor" diye yazıp duruyoruz.
Buna rağmen hiçbir yöneticiden hiçbir ses çıkmıyor.
Ne hesap soran var, ne de durumdan rahatsız olan.
Böyle bir durumdan yöneticiler yakınmıyorsa...
Bize ne oluyor ki!
........
Artık işin ucundan
tutarsınız herhalde?
Eskişehir; Türk dünyası Kültür Başkenti ilan edildi.
Süreç, projenin bütçesinin belirlenmesine kadar geldi.
Son günlerde Türk Dünyası Kültür Başkenti Projesi ile ilgili yoğun çaba sarf ediyordu Vali Kadir Koçdemir.
Neredeyse bütün mesaisini bu projeye harcar olmuştu.
Bu nedenle de "Vali projede yalnız kaldı" yorumları sıklıkla yapılmaya başlanmıştı.
Zira...
Görüntü de bu yöndeydi.
Yine...
Türk Dünyası Kültür Başkenti projesi ile ilgili gittiği Ankara'dan dönüşte makam aracı kaza yaptı.
Koruması yaşamını yitirdi, kendisi ciddi biçimde yaralandı.
Vali Koçdemir, geçirmiş olduğu kaza nedeniyle bir müddet görevine dönemeyecek.
Dolayısıyla...
Türk Dünyası Kültür Başkenti projesi ile ilgili, bu güne kadar tek yoğun çaba harcayan kişi de ne yazık ki olmayacak.
Hani diyeceğimiz o ki; proje ile ilgili Vali'yi yalnız bırakanlar umarız bu işin ucundan artık biraz olsun tutarlar.
Aksi takdirde...
Zaten üzerinde birçok bilinmeyeni barındıran proje, daha işin başında ölü doğacak...
....
Suçlu olabileceğine ihtimal
vermiyoruz ama, AKP'ye geçmesi kafaları da karıştırmıyor değil
Ahmet Berberoğlu Eskişehirlilerin de yakından tanıdığı bir isim.
Bozüyük'te 99-2004 ve 2009 seçimlerinde MHP den üst üste üç kez Belediye Başkanı seçildi.
Bu bile gösteriyor ki, Ahmet Berberoğlu Bozüyüklülerin sevdiği bir kişi.
Ancak...
2009 seçimlerinde üçüncü kez MHP den Belediye Başkanı seçilen Berberoğlu, seçildikten bir yıl sonra KHP den istifa ediyor ve AKP'ye geçiyor.
Ve önceki gün, önce AKP disiplin kuruluna sevk edilip üyeliği askıya alınıyor...
Ardından da...
İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alınıyor.
Görevden alınma nedeni, yolsuzluk ve rüşvet iddiası...
Ahmet Berberoğlu'nun böyle bir suçu işlediğini zannetmiyoruz.
Ancak...
MHP den seçilip, bir yıl sonra AKP'ye geçmiş olması kafalarda ister istemez de soru işareti bırakmıyor da değil...
......
Biraz da gülmek lazım
Temel ile Fadime, tayinleri nedeniyle Erzurum'a taşınırlar. Malum, Erzurum bol kar yağan bir yer...Kar yağdığı bir gün akşam üzeri, Temelle Fadime evde otururlarken Belediye hoparlöründen bir anons,
'Sayın sokak sakinleri, lütfen arabalarınızı sokağın sol tarafına park edin, sokağın diğer tarafındaki karlar temizlenecektir'.
Temel, evden çıkar ve arabasını sokağın sol tarafına park eder. Ertesi akşam, yine Belediye hoparlöründen bir anons,
'Sayın sokak sakinleri, arabalarınızı lütfen sokağın sağ tarafına park ediniz, sokağın boş bırakılan tarafındaki karlar temizlenecektir'.
Temel yine dışarı çıkar ve arabasını sokağın sağ tarafına park eder. Ancak bu arada kar yağmaya da devam etmektedir... Bunun sonucu olarak sokakların her gün temizlenmesi gerekmektedir.. Nitekim 3. günün akşamı yine bir anons,
'Sayın sokak sakinleri, lütfen arabalarınızı sokağın ....? Tarafına park ediniz, sokağın diğer tarafındaki karlar temizlenecektir'.
Ancak anons sırasında ses de bir kopukluk olduğu için ne Temel ne de Fadime arabaların sokağın hangi tarafına park edileceğini anlayamamışlardır. Uzun bir süre sokağın hangi tarafına park edecekleri konusunda tartışırlar ve bir türlü bir karara varamazlar. En sonunda Fadime
'Ula Temel' der, 'Madem, arabanın sokağın hangi tarafına park edileceğini anlamadık, bugün de araba garajda kalsın, boş ver anonsu...