Farklılıklarla Birlikte Yaşam



Genel seçim süreci bir kez daha ortaya koydu ki, farklı düşünce ve beklentilere sahip yurttaşlardan oluşan bir toplum olarak ‘birlikte yaşayamamak ve tahammülsüzlük’ gibi bir ‘sorunumuz’ var. Farklı olana saygı göstermek yerine karşımızdakini kendi kültür, önyargı ve kabullerimizi kabul etmeye zorluyoruz. Daha da riskli ve moral bozucu olan ise bu zihniyetin yaşamın akışı içinde bağnaz biçimde yükseliyor olması…

Bir Küçük Anekdot
Geçmişin ünlülerinden bir bilge kişiye sorarlar: “En çok kimi seversiniz?” Bilge kişi: “Terzimi severim” şeklinde cevaplar. Soranlar şaşırırlar bu kez: “Neden terzi? Daha öncelikli bir yakınınız, tanıdığınız, yoldaşınız yok mu ki terziyi seçtiniz?” Bilge kişi ders verir gibi tane tane anlatır: “Terzimi severim çünkü o, her gittiğimde ölçümü yeniden alır. Daha önceki gidişlerimdeki ölçülerime takılıp kalmaz.” Sözlerine şöyle devam eder: “Pek çok insan daha önce vardığı yargılarda sabitlenip kalır. Bir insanın değişebileceğini, kötüyse bu huylarından arınıp iyi bir insan olabileceğini düşünmez. İyi insan, sevilesi insan odur ki, olumlu değişime inanır.”

çevremizde bu bilge kişi kadar içi iyilik ile dolu insanlara rastlamak pek sık rastlanan bir durum değil. Problem biraz da bilgeliğin gerektirdiği koşulların dayanılmaz ağırlığından kaynaklanıyor. Bilgelik, öncelikle yaşamdan doğru dersleri çıkarmak ve bunları bir ilkeler dizisi ve yine yaşam yol göstericileri olarak geliştirmek demek… Eğer yaşam deneyimi ve zenginliği bunları doğru ifade edebilecek söylemle birlikte oluşursa, bilge olarak anılan o kişi meyve veren bir ağaç oluyor. Diğer yandan eğer bilgelik sosyal ve kişisel yaşamın hedeflerinden birisi olmaktan çıkarsa, bu durumda her şey, değerleri olmayan bir ‘sürü yaşamının unsurları’ haline dönüşüyor.

ötekileştiren Zihniyet
Bizimki gibi saygı, hoşgörü ve empati özellikleri çok yüksek olmayan, hatta muhtemelen giderek düşen bir toplumda bir bilgenin yaptığı hiza önderi kimliğini savunabilmek hiç de kolay değil. Toplumda değerler erimeye başladığı zaman bireyler hak edip etmediklerine bakmaksızın bazı sosyal pozisyonların talibi oluyorlar. Söz konusu pozisyon için deneyimi, bilgi birikimi ve eğitiminin gerek ve yeter miktarda olup olmadığından bağımsız biçimde o makamı talep ediyorlar. Hatta bunu hakları görüyorlar. Bu güdünün arkasında ya o makamın sağladığı avantajları kendi yaşantılarına aktarmak ya da eksikliklerini bir kartvizit ile tamamlamak var.

Bir kişinin bilgelik yoluyla birlikte sosyal merdivenleri de tırmanabilmesi için o toplumda “hak edenin hak ettiğini alabilmesi” özelliği olmalıdır. Düşük kültür ve eğitim toplumlarında bu özelliği yakalamak gerçekten zordur. Bu tür toplumlarda bilge kişiler çöl çiçekleri gibidir. Kendiliğinden yetişirler ve genelde toplumsal destekten yoksun oldukları için de karalanmaları ve yok edilmeleri kolaydır.

Eski zamanlarda toplumun farklı insanları olma özelliğine sahip bilge kişileri yok etmenin yolu kan ve zulüm imiş. Farklılığa tahammülsüzlüğün sonucu genelde bu kişiler için karanlık zindanlarda tükenmek veya doğrudan yaşamlarını yitirmek olmuş.

Karalayarak Yükselme
çağdaş toplumda ise daha yumuşak teknikler kullanılıyor farklılığı ve bilgeliği yok etmek için. Karalama, haksız ve dayanaksız eleştirme bu teknikler arasında başı çekiyor. Pek çok zaman örnekte medya da bu konuya ortak ediliyor. Yaklaşım son derece basit: “çamur at, izi kalır.” Hâlbuki hiçbir makam veya beklenti, toplumu ve bireyleri karalayarak yükselmek için haklı bir gerekçe olamaz.

Böyle bir durumda karalamalarla, hoşgörüsüzlükle, saygısızlıkla ve kabalıkla sonuna kadar savaşmayı tercih eden kişileri takdir ediyorum. “Benden bu kadar!” deyip kendi dünyasına dönen yorgunları da aynı saygı ve empati ile karşılıyorum. Kurtların arasında kuzu olmak da zor… Arasında yaşadığımız toplum ise artık ötekileştirmede son derece ‘başarılı’… Bu da muhtemel bir kaos durumunu daha güncel hale getiriyor.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi