Bayram Günlerine Doğru

Tarihin sayfalarına kaydedilecek, sıkıntılı ve zorlu bir dönemi yaşıyoruz. Virüs salgını adeta yaşamımızdan günleri ve ayları çalıyor. Tahliyeyi bekleyen salgın mahkûmları gibiyiz. Bir bayram daha kısıtlı, sınırlı ve yasaklı şartlar altında geçecek. Ama bu durum, yaklaşan bayramı anmaya, anlamaya ve yorumlamaya engel değil.

Anlamın odağında insan var. Yaşama bakışımız, onunla ilgili yeni anlamlar üretmemize vesile oluyor. Dünya ve yaşam, bizden bağımsız da olsa rotasında olmayı sürdürüyor. Dünya zamanı bizim onu anlamlandırmamızdan bağımsız olarak kendince akıp gidiyor. Kendi sonsuz yürüyüşünde, kendi bildiği gibi… Bir insan olarak bu akışı bazen yavaş, bazen hızlı gibi algılıyoruz. Onu, kendimizce koyduğumuz başlangıç ve bitiş işaretleriyle farklı şekillerde anlamaya ve anlamlandırmaya çalışıyoruz. Başa ve sona koyduğumuz işaretler, kimi zaman mutlu bazen acı anlamlar oluyor.

Mutlu veya hüzünlü geçirdiğiniz özel günleri hatırlayın. Bayram günlerini bayram yapan, ona sevinç veya hüzün katan bizim ona dokunma biçimimiz değil midir? Bu özel günlerde kendimize bakıp, yaşamı kavrama biçimimize çeki düzen vermeye çabalıyoruz. Adına yıldönümü veya bayram diyelim, diğerlerinden ayırıp adlandırarak anlamlandığımız günler o ana kadar olan yaşam tarzımızı yeniden gözden geçirip, çevremize ve yaşama daha olumlu bir bakış açısı geliştirmeyi güdüler. Kendimizi yeni ve taze farkındalık ve teşviklerle yaşama yeniden bağlamaya çalışırız. Zamanın geri gelmeyecek anlarından dersler çıkarıp gelecek için yeni kararlarla güç toplarız. Uzakları ve uzaklaşmışları yakın etmeye gayret ederiz.

Yaşama şöyle bir baktığımızda, nice çetin bir mücadelenin sürdüğünü görmek zor olmuyor. Yaşam, her an giderek daha fazla çaba gerektiren bir yarışa benziyor. Bu koşuşturmanın adına rekabet diyerek kendimizi bu hızlı yaşama uyumlulaştırmaya çalışıyoruz. Uyum sürecinde daha güçlü olanlar, bu yarışta daha kolay yer alıyor. Güçsüzlerin daha yarışın ortalarında kaybetmeye mahkûm olduklarını fark ediyoruz. İşte; bayramlar bu noktada farklı bir anlam kazanıyor. Bu kez kısıtlamalar nedeniyle ancak iletişim araçlarıyla veya sanal ortamda birlikte olabileceğimiz ailemizle, yakınlarımızla, tanışlarımızla ve arkadaşlarımızla yepyeni yaşam enerjisi yüklediğimiz anlar olarak…

Bazıları için yaşam, sanki daha fazla fırsatlar sunuyor. Şanslıların yaşamına bardağın dolu tarafından baktığımızda, böyle yaşamlara gıpta ettiğimiz oluyor. Ama madalyonun her iki yüzünün de kendine özgü problemleri var. Bir hayal dünyasında yaşar gibi gerçekte yaşamda yer almak, pek mümkün değil. Acı ve mutluluk, sevinç ve keder, kazanç ve kayıp kolaylıkla aynı yaşamda yer bulabiliyor. Ama yaşamın tonlarını ve renklerini görebilmek bizim elimizde. Yaşamın en zor anlarında bile yaşamanın tadına varabilmek, bizim kendi gücümüzle gerçekleştirebileceğimiz bir olgu.

Bazen yaşamı oluşturan nesne ve öznelerin anlam ve önceliklerini karıştırıyoruz. Araç olan ile amaç, birbirinin yerini alıyor. Mutlu olmayı amaçlarken, araçlara sahip olma fikrine takılıp kalıyoruz. Dünyanın anlamı nedir? Mutlu olmak mı, sahip olmak mı? Mutluluk, her zaman sahip olmanın doğal sonucu olmuyor.

Mutluluğu kabul edilebilir ölçüde coşkuyla, ama acıyı mutlaka akılla karşılamak gerekir. Yaşamın devam ettiğini ve her acının bir ders olduğunu iyi kavramalı insan. Sevilen bir kişinin kaybedildiği durumda, onu sevenlerin tepkilerini dikkatle izlerim. ölümü bile saygı ve ağırbaşlılıkla karşılayan insanlara her zaman gıpta etmişimdir. Onların, ölümün sadece bir anın bitişi ve bir başkasının başlangıcı olduğunu iyi bildiklerini ve yaşama buna göre hazırlandıklarını düşünürüm.

Farklı dinlerin, farklı halkların türlü çeşitli bayramları var. Ama bir bayramın ana fikri; iyi niyet, saygı, hoşgörü, barış içinde bir arada yaşama ve sosyal dayanışma demekse eğer, o bayram hepimizin bayramı demektir. çünkü paylaşmamız gereken, dünyada giderek eksilen ve ama hepimizi yakından ilgilendiren daha çok sevgidir. O bayramlar ki; sevgiyi ve saygıyı kendimize bir kez daha hatırlatma, kendimizi ve çevremizi bunlarla anlamlandırma günleridir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi